Râfia - İsnâ Aşera ( 2 )
Râfia - İsnâ Aşera
Benim, gaddar ilhamın elinde ki yek esir Ciğerlerimi okşamakta sur misali nefesin hortlamakta esefim günü geceye boğdun Şu ışıl ışıl afitabın alnında ki lekesin... Pislenmekte vebalim erimekte saçaklarım Bu yola baş koyduk derdimiz değil saç akları Dert dedikleri bu ise tugay tugay gönder Rabbim Alış bünye, çektiklerimin yansıması yüz hatlarım. Nisanın şefkatiyle ıslandık zinhar kurumam Göz aldırmaz, seğirmez alışıktır bu duruma. Gitmek lazım huyuna, yoksa sonu sonsuz Yaptırımı fercam, canım burnumla burun buruna Tek derdiniz barem basamaklarını ibaret aşmaktan Gizlimi saklı eder ele ipek nakışlı yaşmaklar Sevgin içimde taşmakta, kendi içimde boğulucam Bu ay bir ben doğuracak anası sel babası yaşlaktan. Yaşlanıyoruz, belirginleştik bir yıl daha Kimisi var on beş’ de kül, kimisi altmışında ham. Akıl ile yaşı akladık, yaşın bu aklı hakladı Tezat gitme bu yolda ne başı nâr tutar ne genzi har. Zifirin her tonunu bileklerime doladım Aşk gözümden damladı yanağımı ala boyadı Bilemiyorum, bilmiyordun bilemediğimizle kaldık Deryalarına manam, zuhur ettiklerine toy adım. Kanlı gözler de ki pırtılaşmış hayaldesin Serabı zevk eyler öğle vakti bir hoş nesim. Kaybolduk ne bir iz, ne bir ses, ne bir leş Kokunu dahi alsam gelirim vav’ın soluğunu kesip. Seni aramak her gün içtima-i zennelerde Çıkmaz oldu garip bülbül dut yediği mahsenlerden Bana ahbap aşkının tükendiği yerden bahset erdem Güzelliğin kadehlerde yıllanırken ahsenler pert. Işık saçar oldu gönül acıyla kalaylanmakta Genzin usanmadı kömür kokumu alaya almaktan Peçesi açık afitap, işte mavi kıvrımlarıyla tan Aşk Allah’a emanet, ellerine neşe tasa ve gam. İthaf ettiğin her yoldan itirazen dön gene Malumatın zembereği, maruzatım dönmemen Kibriyan lütuf olur, gözlerime rütu tonu.. sözlerime mecâl olup ebediyyen sönmesen ? Birbirinin ardı ardına zelzeleler Ne kist dayanır ne şaft çetin engebene bir çığlık misal kulakları yırtarcasına nidam bir cenin misali suskun ve meftun ellerine yanar başım, günaha davet kıvrımlar dinen fasıl çakralarıma kıyıldı dırdırla fani dünyanın fani mahlukatıyız geç bulmuşken lüzumu yok geçirmek hür gırla. Yorgun gözlerimde hayalin altı köşeli altı köşesine altın vari algı döşedim Alnımın kâr, gözlerimin nur Bronşlarıma surur bilhassa mah-i taht’ı döşenik Vuslat nesimi kulak zarını çınlatırken abesten aşka medet eyle burada gövdeler çift kafes tek bir farkı yok içimden duman dahi kaçıyorsa bir farkım yok evet sonsuzluğa ölüm değil kafes ten. Sinirlerim hâlâ koruyorken heybetini Aklı halim gitmeli, bu yolda dolu heybe ilim. Küfrün vebale, omzun metanete faydası yok Sık dişini dahilinde kalemi yahut bileyle dili. Gözünde dağlayan mı pirdir ağlayan mı? bu sahifeler zifire karalar bağlayanmış. Yandık yahu affet, gel insaf eyle İçimi önüne sermişken ikametin ağla, yan mı? On iki nerede yazıldı sanıyorsun? dört duvar arasında mı? zincirlerimi kırmakta, kopuk başın darısındayım.. siyah beyaz karelerde gülümsemekte bir âmâ tüm bu yaşanmışlıkların gölgesinde denize sıfır mübalâm.. Ezan-ı Şeriflere bocalı uykusuzluğum Davete icabet etmediğinden canın huzursuzluğu Gün 24 altın, vaktin arşın eylem ziyan.. Kor ateşlerde bir yan, göreceksin kusursuzluğu. Ateşin cama aşkı her gün farklı biçimde Topladım tası tarağımı evvel zaman içinden Aşkın tama için ise gel eyleme.. Ya haşre sebep veren ikab neşre mağlup bir çimse ? Tüken, gözlerimde bit artık aşk hamla yer yurt meçhul, düğüm boğazıma aş kamdan Söküp attım içimden gelip geçmişini Ziyadesinde bu aciz muma ateşten şamdanlar. Saftan çıkan ayaklarıma kadri kâfi Ve belki tabanlarıma katmer ahı dahi hafif Avucumda birik, kana kana aşka susadım İlmin diline lâl, bülbülünkine lisan-ı hafi Muzdariplerin ayaklar altında ezilen vicdanları Çizikler içinde göğüs kafesim ve belki hicran yarım Kırıldı fincan yürek.. Kurudu telvem, dilek Çatlamış kabıma aş ol, zemherin ardından sarı. Ekin boyu ümitlerin hasat vakti hasbihâli Dileklerime boca ettim şafak vakti has bir amin Bir elim toprağa, bir elim semaya Sesleri selaya dönük mağfiretini bahşet malik. Ayın git geline kavi dirmil direk bileklerim Şu serhad misal göğsümün çapına eşit dilekleri bi renk verin, sinemi kavursun direncimi kırsın bi set verin gece gündüz dura bileceğim pineklenip Kini mahza döküp demirledik pis bir koya Lafların lahzı açtı bayağı perçinlenmiş foyan Çözdüm ilmek ilmek seni, bağlayana aşk olsun Birden bire aşk ol şu duvarları beynimle boya Sararmış günlerim, çözülme bağım aheste hesaba ramak kala neye fayda ah etsen toz duman buralar, göz özü görmüyor Mağfiretine dalar mıyım okyanusuna bab eksem ? |