Ömür bir kelebek… Ömür gönül gibi, ömrü uzun bir kelebek…
“Bu akşam yanacağın aydınlık, karanlığın mecburiyetinde bir cumhuriyet kurman için sana kılavuzluk edecek.”
“Yollar akşamlar kadar vicdansız değil Yüreğin akşamlar kadar yumuşamadı Sevdanın şu yaman gurbet elinde Eşiğine uzandım, ruhun duymadı…” İz ediniyorum, kapısını gösteriyorum gireceğin hânenin Bir kum tanesi kadar somut, bir su damlası kadar hissedilir bir sesleniş sana bu “Gel gir, gel gir canımın yamacına, boyan şu sabahın rengarenk karanlığına..” Görmezden geldiğin bir gün daha bu beni.. Bu beni anlamaya çalışmadığın zamanlardan herhangi biri Alışkanlık bu bendeki, bendeki bu; doymamışlık kararttığın sevdanın alınyazısına Bendeki bu; bohçası yalnızlığın, Bendeki bu; sararmış bir sonbaharın yazına, Yazıyorum sandığın kalemin beyazına.. Dua bu bendeki, ruhuna yaraşır şu kasvet haline, edilen bir dua Dur! Son sessizler karışır belki Belki adını söylemem gerekir “Gitme!” demem bahsolunur da Ben su dökerim gelenek usûlü, Sesim bir su etmez sonra -Sonra nidâlarım dolanır belki bedduaların narin boynuna…- Karaçalı bir orman hayal ediyorduk hani ya, Hani “severiz” diyorduk, “biz kerelerce sevebiliriz birbirimizin karanlığını” Yıldızlar ad olur, gelenekten sorulur da kainat bir sabah Biz gönüle sığar mı bilmeden, sığdırırız ömre tanın aydınlığını… Ömür bir kelebek… Ömür gönül gibi, ömrü uzun bir kelebek… -Ömür hiç bilinmez, ne gün bitecek Ömür bilemez sevdayı hangi zaman ölüme götürecek…- Asena Gülsüm Güneş |