dönüşsen hiç gerçek kızılca kıyametlerin ortasında kaldın mı mataranda bir parmak su mavzer’inde üç kurşun kırık kibrit çektin mi tek başına vatan mı ekmek mi ağu mu güneş’i samanla tıkadın mı hiç ellerin yapışırken kızgın namlulara ısınmasın diye daha unuttun mu hiç yeni doğan kızının gözlerinin rengini bir kama gibi sinene saplanan engereklerin cana susadığı beşparmak dağları’nda beyaz sandığın kemiğin maviye çaldığını soyulurken bacağın çelik çekirdekle apansız ve kan’ın dakikalar sonra aktığını hiç gördün mü muhbir kuşların tetik düşmeden önce yan yan baktığını denk geldi mi hiç üstüne yıkıldı mı şarap kadehlerine cümbüşler sunarken yakamoz’lar boğazda bir devrin faturası öldü mü hiç yanında bilmem nereli hangi dağlı fadik kızın nişanlısı kaya gölgeleri tersine döndü mü hiç obüs’ler homurdanırken gün nerede ay nerede saat kaç mefhum’lar tümden gri sadece boğazına takılı iki plaka metal cansız kaldığın zaman hatırlanırken böyle takvimler yaşadın mı hiç dev gibi gözüküp kendine saklanırken yüz gidip elli döndün mü hiç bin defa ecelden sıyrılarak yaşadın mı hiç utanarak kasım |
Galip