dişlerimi bulanık sularda ağartmadım!
Yüzüm aynada seçilmiyor,
Işık loş ve ihtiyar… Sigaramı nefeslerken Parlıyor gözlerim dumanda. Penceremden uzaklara bakıyorum. Uzaklar… Uzaklar bana Ne kadar uzaklar? Seni göremiyorum bile, Sigaram parlıyor uzaklarda, Seni göremiyorum bile… Mısralarla sarıyorum berelerimi, Attan düştüm dörtnala koşarken. Fener alayları geçiyordu Gizli bahçelerden, Fenerler yanıyordu ışıl ışıl, Ama uzaktan seçemiyordum. Ruhumun izbeleri yanıktı, Yangın başkalarında hasta… Ben sana yanıktım, Yanık bana… Uzaklar… Yanıklarım seçilmeyecek kadar Uzaklar… Karanlıktan ormanlar besliyordum, Gökyüzünü göremeyecek kadar Uzaktı boyları… Bir ağaca tünemişti varlığın, Benden başka kimse görmüyordu, Uzaktı herkese bende ki varlığın… Yabani bir hayattı benimkisi Ve vahşi darbelerle yarmıştı beni Vahşeti uzaklığının… Dünyaya gelemiyordum doğum sancılarım Yetmiyordu, Işık cılızdı, ışık uzak… Neye sarılsam evcilleşemiyordum, Kanımı akıtan darbe Beni uzaklardan yar-mıştı… Önüme bakamazdım, kördüm! Tüm yönlerim tuzaktı… Kapana sıkışmıştı kalbim, Avcının dişleri üzerimde… Apansız bir tuzaktı… Bastığım tuz-aktı… Vaktim dardı… Ölünesi zamanlar kolladım, Zaman kayıplara karıştı, Göremedim bir daha, Yanıma uğramadı… Avdım! Avcı bana uzaktı… Yüreğimi kan tutuyordu, Üstelik dolunaydı… Yastığım kan kokuyordu her gece… Ben şiire kusuyordum… Ağzının suyu Ağzımdan akıyordu… Uzaktı her şey… Uzaktı yakınlığın tanısı, Teşhisini koyamamıştı laf ebeleri, Kutsanmış kelimelere dokunamıyordu İri cüsseli devler… Elimde oyun hamuru, Leğende yaptığım heykelin Sırtını keseliyordum, Canımı yakıyorsun diye Bağırıyordu yalnızlık… Lanet okunmuştu Kelimelerimin dilsizliğine, Gitmiyordu hedefe, Iskaydı her kurşunun kaderi Ve virgüller çok yorgundu Uzun cümleleri sırtında taşımaktan… Üstelik kapı gıcırtıları bile sesliydi. Uzun şiirlerin ırzına geçiyordum, Hırsımdan sessiz sayfaları yumrukluyordum… Bazı kelimelerim mordu… Ucu yanık mektuplar Birkaç damla gözyaşı üstünde… Ah ne köhnemiş üslup… Ben şiire pisleyip, Saçımı kazıyorum içimde… Ellerim de leş gibi izmarit kokuyor Ve dişlerim sarı… Çok mu umrumda sanki Görünüş gevezelerinin Ağzında evirip çevirdiği Kokuşmuş iki yüzlülük… İçinden dişlerime imrenen Kunduzlar biliyorum, Dişlerini hayallere sarıp uyuyan… Bu dişleri bulanık sularda ağartmadım! Bir güz-el geçti üstlerinden! Tüm sövgülerim, Hayatıma ihanet eden kara kaplıda… Okuma yazma bilmiyorum tanrım! Cahilliğime bağışla! dedi fatmani... |