ÂDEMİN ÇOCUKLARIBen ki bezmielest’te teklifi kabul etmişim. Dağlar sûkût etmiş, ben kabul etmişim. Etmişim de dünyaya / sürgünlere gitmişim… Yazılmış levh-i mahfûz’a kaderim. Dehrin bir yerinde ayrılmış yerim. Babamızın kabili, kardeşimin katili olmuşum. Denize atılmışım, yunusa yutulmuşum, Mısır’a sultan olmuşum. İsimleri öğrenmişim... / ilim deryasına açılmışım, Ve, peygamberler geçmiş birer birer. Yapmışlar, yapmışlar, yapmışlar. Sonrası kurgucular, büyücüler kaplamış her yanı. Yıkmışlar, yıkmışlar, yıkmışlar. Çiçeklerim bir açmış bir solmuş. Ateşlerim bir yanmış bir sönmüş... Geçmiş zaman... Ve gidenler gitmiş / gelenlere yine çekici dünya. … Gelenlere yine çekici dünya! Yine yıkıcı dünya, yine yakıcı dünya! Altından buzağılar yapılmış hemen, Kanlar üzerinde gökdelen Ve almış her yanı Samiri’ nin adamları. ...riyakârlar, münafıklar, kin güdenler,kan güdenler, iki yüzlüler, üç yüzlüler,rüşvetçiler, haramzadeler... bezirganlar, eğilenler, bükülenler, çarpıtanlar! ...eğleşin eğleşin yaban çocukları / Eğleşin köprü altındakiler / Köprü altından caddelerimize fırlayanlar / Tinerciler, baliciler / yosmalar ... Eğleşin ki size de sözlerim var.. / Ne istiyorsunuz ...?! Peri masalları mı? Ne çokta sevmişsiniz yalanları... Ciddi duruşlular, sert bakışlılar.. Oynayın oynayın rolünüzü oynayın.. / Peki sakladıklarınız ne?... …. Ya biz; esirgeyen bağışlayan kapısını kapattık mı? Sıratı müstakimden çıktık mı? Hangi yolun kavşağındayız şimdi? Ve hangi yol kandırır bizi? Issızlaştık... Hergün onlarca acılar gördük cam ekranda, Analar babalar sokaklara atılırken, Cami önlerine konmaz bebeler, Cehalet medeniyet olmuştur, Bebeler tarlada boğulmuştur. Ey kartondan itibar kuleleri yapanlar, Ey komşusu aç yatanlar, Ey tekasür üzerinde olanlar Ey gaspçılar, Ey terleri soğutanlar, Kitabı nasıl okursunuz? Salatı nasıl yaparsınız? Ey inceliklerin farkında olmayanlar! Ey inceliklerin farkında olmayanlar... .... Bu kadar acı içinde adam gibi geziyorsam eğer Fahişeler yolları tutmuşsa, Erketeler masum bir çocuksa, Ve babalar kaçarsa artık evlerden, Anaların omuzlarındaysa yük, Erteleniyorsa sevinçler, Hala adam gibi geziyorsam umursuz... Ko beni, at kalbinden dağlara sürdür beni... ....ya ayrılık içinde büyüyen çocuklar, affetmezlerse beni Sılayı rahim yolları ıssız ıpıssız kalmışsa eğer, Dualar bencilleşmiş ve sevgi, ve sevgi kapsamıyorsa evreni... Sözcükler kifayetsiz , ulaşmıyorsa yar’e Ve yürekler parçalanmamışsa hala Savur küllerimi yüce dağlardan... ... Arzı geniş değil miydi,aramak, yolları boş değil miydi, yürümek, hiç ölmeyecek gibi değil miydi kavlimiz, ve yarın ölecek gibi zaman... peki avuçlarımdan kayan ne? zaman mı? uykudan hayırlı olan ne? bu çığlık ne? ezan mı? yaşayamadığım kuşluk mu,akşam mı? kime esirlik, nasıl özgürlük.. çare ne? sevgi mi muhabbet mi? kalbimdeki bu kin ne? içimdeki solan ne ? büyüyen ne kibir mi? işleri kotaran kim? her şeyi kapsayan ne ? Teklifi kabul etmişim, Dağlar sükut etmiş, bense kabul etmişim. Selahattin Cansız. |
içerik olarak
sırtını gerçeklere yaslanmış bir şiir
hakikat söylemler
şiiri, kurgudan ve hayalden uzak kılmış
ki
böyle şiirler hayatın kendisidir her zaman
ilk bölümler
''ben hece şiiri olmalıyım'' diye çığlık atıyor
ortalara doğru biraz daha serbeste yönelse de
son bölümler hayli dağınık bir görüntü çizmekte
farklı zamanlarda yazılıp tamamlanmış bir şiir gibi geldi bana
ya da iki-üç şiirin birleştirilmesi...
sonuç olarak
biraz daha şiiriniz üzerinde durabilir, biraz daha özen gösterebilirdiniz belki
saygıyla değerli şair
Cömert Yılmaz tarafından 4/29/2012 9:57:01 PM zamanında düzenlenmiştir.