Hoşçakal Eski Toprak
Vakti zamanında bir ihtiyar amcam
yükünü tutar söylenirdi sakalında kırağı gözlerinde yaşam durağı son kertesinde ömrün yeşil diyar karadeniz sofrasında insan konuk izinsiz katık bulunan bir parça ekmek yarım diş soğan ya da peynir Bastonuna tutunur,inat direnirdi elde ne var dersen kerpiçten bir duvar tarihini konuşan bir ömrün kalınlığındalar torun torba hepsi peşindeydi zaar yorgunluğun izinde bir de eşin var hatun kişi olurdu söylemlerinde bir taze gelin gibi salınır sundurmada bir hayvandır bir de insanladır işi çoğu kimse bilmez dökülür durur dişi bir mabed ki kimi an ezanlar okunur cenazelerde içime bir hüzün sokulur ihtiyarlık maskaralık der dururdun aklı selim insan kaç gülü soldurdun? Yokluğunla fakir şimdi ahali, eser yoluma bazen bir hazan yeli Köyümün manzarasında bir resim anacağım. Soğuk memba sularında bir köy hayratında bir kır kahvesinde belki her an hatıralarını yaşatacağım. |