Güneşin Doğmasıyla
yürüyorum bozuk kaldırımlarda
nereye gittiğimi bilmeden sessizliğe karışan hıçkırıklarımla bir haberim kendimden zaman akıp gidiyor gecenin karanlığında ruhum dalgalanıyor attığım her boş adımda kimseler yok korkuyorum etrafta ölüm sessizliği kolumdaki saatle konuşuyorum tıpkı idam mahkumu gibi uzaklardan zikir sesi geliyor çok garip yanıp sönüyor ışıklar gölgem bile beni terk ediyor hep yalnızım son nefese kadar hissediyorum yaşlılığın sıkıcılığını, kanım yavaş yavaş çekilirken başa mı sona mı yaklaştığımı öğrenmeliyim ölmeden korkular bende çok karışık kalbime sahip çıkmalıyım bulamazsam parlak bir ışık güneşin doğmasıyla asmalıyım ne kadar yanlış varsa hayatımda… Alper Tunga Karakoç |
Daha öncede yazmıştım. Yüreğinden sızım sızım süzülerek gelip, sonra da devleşen şiirlerini çok naif bir sesle aheste aheste okuduğunu ve bizlere de haz ve huşu dağıttığını.
Bu yine müstesna olan şiirinde anladığım kadarıyla, hayata bir küskünlük ve kırgınlık var, bezginlik var. Hal böyle olunca da, insan kendi haletiruhiyesinin etkisinde ve girdabında kalarak, hep yalnızlık, eziklik, yorgunluk ve iletişimsizlik sıkıntısı çekiyor. Yani nerdeyse dünyanın üzerine yıkıldığını ve altında kaldığını sanıyor. Pusulasını şaşırtmışlık içinde zaman geçip gidiyor ve elde olan ömür ise heder olup gidiyor. Yolun sonuna yavaş yavaş merhaba deniliyor ve yaşadığını sandığı zaman içinde korkularıyla, hatalarıyla, günahlarıyla ve sevaplarıyla birlikte yok olmanın ve geriye dönüşün mümkün olmadığının acısını yaşıyor...
Bütün kalbi sevgilerimle seni kutluyorum. Başarılarının daim olmasını diliyorum.
Dostça sevgilerim ve selamlarımla