Ay Makamında Aşk- Ey Mekanında Meşkdilim şarap, parmaklarım kağıt kesiği ilim harap, parmak oklarım ağıt eksiği söküyorum mimiklerimi dokunduğun yerlerden büküyorum miniklerimi okunduğun serlerden ya efendi, bu aşk yüreğimdeki doğum lekesi yar efe fendi, şu meşk küreğimdeki boğum melekesi geçmiyor ki kendiliğinden saçmıyor ki kandilliğinden kan tadında uyandım bu sabah can tavında yandım u salah nefesimden öp hadi beni nefsimden ip hayt-ı teni teni paslı dilimi hisset yaslı dîlimi misset kana kan’a ruhumun vizesi olacaktı hani gruhumun müzesine dolacaktı gani dudakların budakların paydaş öpüşleri neden yasakladın yaydaş ölüşleri, nadana yas akladın boş bir odayım şimdi, dağınık, pasaklı loş bur adayım şimden, ağınık yasaklı daha da büyütüyorum duvarlarımdaki çatlakları de hadi uyutuyorum kulvarımdaki çatakları dinle, ahşap radyoda çalan şarkı inle, ahbap radyumda kalan şarklı ah kemiriyor kasıklarımı ıh emziriyor asıklıklarımı her nağme sen har nane SEN senli bir susku sonlu pir kuşku dinledikçe dinlendikçe iki yana düşer kalbimin kapakçıkları iri yanı deşer kelbimin köpekçikleri ışık demiştin ya hani aşık yemiştin yar huni ışık, daha çok ışık aşık, baha çık aşık gözlerimin ışığı kırmayan mercekleri közlerimin aşığı kurmayan örümcekleri seni kırdı değil mi ini yardı; değ ilme bu bir yanılsamadır sevgili bur büryan el şamardır, sev gülü! dön hadi, boşluklarım arttı gittiğinden beri sön haydi, hoşluklarım yırttı bittiğin zemheri gözyaşlarım kapalı gişe sözyaşlarım kaplamalı gûşe dolduruyor avuçlarıma seni deldiriyor av uçlarına teni sahi daha önce kimse seni sahih deha, öncü kemse en’i avuç içlerinden öpmemişti değil mi av, uç açlarından sapmamıştı… eğil mil! neyin diyetin ödedik biz efendi ney indi; yetin öde, dikbâz EFENDİ söyle hadi bu aşk bize sayla haydi bur meşk tuza kalbimizden kaç kilo verdirdi kulpumuzdan taç kula gerdirdi Yazan: Jir Şifrekıran: Faraklit Not: Bir anlamı yok, sadece kelimelerle oynanmış denilmesin diye bir nümune vermem gerekiyor; ney indi; yetin öde, dikbâz EFENDİ Bâz, kabaca oynayan/ilgilenen anlamında bir ektir. Dikbâz, kendi bildiğini okuyan, kendi “dik”liğinde hareket eden anlamında bir birleşim. Orada şair, hep bildiğini okumaktan vazgeç; ney yani iç, yani tasavvuf, yani derinlik düşüyor diyor. Şair, bunların yeteneğin hakkının ödenmediğinden kaynaklandığını düşünüyor. |
emeğinize ve kaleminize sağlık
saygı ve selamlarımı bıraktım güzel bir emek kutlarım .........