CAN EVİNDEN VURGUNLUĞUM.kanıyorum her harf isyankar bana kelimeler yağlı urgan gibi geçiyor boynuma çarpmıyor kalbimin duygu dolu tınısı sızlıyorum bugün issot acısı sürülmüş gibi yanıyor dilim sen diyemiyor aczimden sabır dualarına sığınıyorum inat etti avucuma bir damla yaş bile bırakmıyor gözlerim cam kırığında gezmiş ayaklarım kanıyor karşı tepelerin ilk ışıkları gibi düşüyorsun gönlümün zirvelerine doğan günle yavaş yavaş başlıyor sensizliğin ayak sesleri güle bakıyorum boynu bükük bülbülün ise kanadı yanına düşmüş kokusunu özlediğim meltemler yok soğuk duruyor rüzgâr o bile kabullenmiyor mesafeleri nefesinin mis kokusunu karıştırdın çürümüş ayva kokusu nefeslere kim bilir.. diyorum kendi kendime kim bilir.. tövbelerde kalmıştır belki ihanetin acısından secdelerdedir belki de oysa ki yorgun kollarda kaldı geçen geceden kendine yalancı bedenin hiç sanmam pişmanlık duyupta titrememiştir tenin bülbüllerin figan saati de bitti yine açık avuçlarım doğan güneşe inat hala fecre kafa tutuyorum kaybolan geceden uykusuz yorgun çıkıyorum biliyormusun en çok kuşluk vaktinde ağardı saçlarım gece elini ayağını çekerken günden bir şeyler koparıp götürdü hep içerimden gönül yorgunu dağ oldu sen gittiğinden beri ipini çözdü kimsesizlik bir çise yağmur olur olmaz geziniyor gözlerimin saçaklarında her damlası bir ünleme dönüştü her damlası bir soru işareti satır başını isyan işgal etti yaslarım eğer Ferhat duysaydı böyle terk etmelerin billahi delmezdi dağları inadına üstüne yığardı bütün kayaları hakketmediğin bu sevginin. resmettiğin mutluluk tablonda fırça izleri kaldı gizlemiyor gölgeler çirkinliklerini dökülüyor her dokunuşunda yüzünün köhnemiş rimelleri sen gamlı hazanlarla gülünü soldurdun şimdi çalıyor her yerde notasında sus olmayan yalnızlık senfonileri az kaldı can evinden vurduklarının çok yakında salası kaplayacak minareleri Faruk KÜÇÜKTAŞ 15.04.2012 © |