...:::KOYU ÇAY:::...KOYU ÇAY Gözlerimi temizleyen bir yağmur vaktinde geldi. Ağlamakla önümü görmek arasında sıkışmıştı nefes alışlarım. Kendimi tanımadığım vakitlerdi… geldi. İntiharla yarışa başlamak kararsızlığındaydım. Sanki yıldız kaydı saçlarıma, Sanki Tanrıya saldırdı aşk adına, Ama geldi… Saat beni çoktan geçmişti. Şans sona ermişti…Geldi. Bank üzeri, köşe bucak öpüşmelerin heyecanıyla, Sersem kavgaların sakin sonlarıyla, Ve umulmadık bir çarpıntının koyu çaya yüklenen sorumluluğunda geldi. Hastalığımı inkar ediyorken, ilaçları şeker kutularında saklıyorken ve küçük kardeşimi kıskanıyorken geldi. Deniz kokulu manzaralar burnumu kanatıyorken, Tırnaklarımdan şarap akıyorken, Ve kendimi insafsız şairlere sattığım anda geldi. Saçlarımı sigarayla yakarken, Vahşi bir sevişmenin izi kalsın diye boynumu tırnaklıyorken ve gözlerimin altını mora boyuyorken Aynadaki bakımsızlığıma geldi. Mazi resimlerine tükürüyorken ve haddimi aşan nefretler taşmasındayken kendimi çektiğim resimlere geldi. Aylardır toplamayı reddettiğim yatağıma, Yorganı üzerimden almaya geldi. Bitki çaylarının kokusuna, Yeri değişmeyen hayatıma geldi. Öylesine ama sadece öylesine geldi. Duruyordum, Soğuyordum, Soruyordum: “Ne bu yüreğimin kiri?” İşte o an geldi! Beklemiyordum…Geldi! İstemiyordum…Geldi! İşlemiyordum…Kalktı geldi! Güvenmiyordum…Yine de geldi. İttim…Geldi! Kapalıydı tüm kalelerim… Kırdı geldi! Elimi gözlerime sürdüm dudaklarını yıkadım. Avucundan beslendim! Vahşi bir adam gibi baktı gözlerime, Sinsi bir dalga gibi değdi kırılganlıklarıma, Saç kökümden öptü…Boğazımda düğümdü. Delimiydi bilmem ama geldi işte geldi! Öyle bir andı! Bir şarkının başlangıcı ile bitişi gibi, Bir tanışma utangaçlığı ile ayrılık hakaretleri gibi… Yeni alınan bir gömleğin ilk anıyla eskidiğinde dökülen düğmeleri gibi… Bir kitaba bitiremeyeceğim korkusuyla başlayıp “bir daha okuyacağım” cümlesi arasındaki karasızlık gibi, İlk başta dilini, boğazını,kalbini yakan çayın tequila içişine dönüştüğü gibi, Açken yenen yemeğin mideye oturuşu gibi Ve kalbe inen ağrının ya her şeyi bitirdiği ya da yenilediği gibi, Ani geldi! Ama bir tayin kurbanı gibi, Bir askerin kurşuna uğurlanışı gibi, Bir doğum anının paramparça bitişi gibi de GİTTİ! Ve tam da demleniyorken sıcak koyu çayın çarpıntısı, Ateş de bitti…Çay da bitti…AŞK DA YİNE BİTTİ! Çisel Onat’07 |
Kendinizi çok hırpalamış sınız !
Belki de bazen gerekir ama sıklıkla olmaz umarım...
Kaleminizin izi güzel... ve hakikaten de kalacak bir iz...
SAYGILARLA