Madende Kaybolan İnci
Astı bulutlar yüzlerini
Ebedi ayrılık tırnakların saplandığı yatağımda. Güneş, yakalandı kırmızıya, ay doymayacak zemheriye, Dünya saplanıp kaldı; karanlığın asilsiz cazibesine. Günahlar, kapkara gözlerin, kokun var bir de gecenin içinde. Azrailin yörüngesinde ilerliyor yorgun dizlerim.. Parmaklarının değdiği her yer, Kilitlenen dişlerim, çarşafı parçalayan ellerim, şarkılar, lambalar Mühürlü dudaklar Siyah …. ’Madende kaybolan inci’ son okuduğum kitabın ismi Aklıma kazıdığım kapağını, dantel misali ruhuma işlendi harfleri Tenim bir zencinin derisi, gözlerim yitirdi tüm alacalı renkleri, Beyaz düşler; sadece annemin bin yıl önce sütüyle doldurduğu; Ak_var_yumda balığın beş saniyelik düşüncesinde. Yoksa, Giderken yüzün aynama mı değdi? Lacivert denizlere döküldü katran, Şeffaf camlar kan kırığı, Bu ışığa hasret zindan_i kimin eseri? Yansımalar senin yüreğindi. _soluklar kesik kesik şakaklarda, askıda gelinlik ve sandıkta yakasız gömlek; göğsümün tam ortasında; yırtılacak birazdan sonsuzluğa b e y a z l ı k_ AzzE |
Yoksa,
Giderken yüzün aynama mı değdi?
Lacivert denizlere döküldü katran,
Şeffaf camlar kan kırığı,
Bu ışığa hasret zindan_i kimin eseri?
Yansımalar senin yüreğindi.