Şafakta...
her sabahın ilk yeniyetme kızıllığında,
heyecanlı adımlarla düşerim yola düşlerimden, gölgem bile düşmeden önüme... kepenk seslerinin eşliğinde yürürüm. ağarmaya yüz tutmuş saçlarıma, çınar yapraklarına takılmış huzur düşer çiğ damlası tadında elimi sürmeye korkarım... umutlar alırım simit niyetine, heves çayıma batırmaya martılara yetişmek için yokuş aşağı koşar gibi bazen sıvası çatlamış cumbalı evlerin gülüşlerine aldırmadan yürürüm kilit taşlı yorgun yolların tozları kalkar ve çaydanlık buğusu kaplı mutfak camlarına yapışır deniz kokusu yaklaştıkça hızlı atar kalbim mavi, mavi değilken henüz ve yeniyetme kızıllık sararırken.. ben doğarım yeniden.. öldüğüm geceden, günaydına... gün aydına... |