ŞAHMERAN
sıcak rahminden
dünyayı doğururken evren kaosun ortasında ışıkla dansediyordu tanrının sahnesinde dünya karanlık ve soğuktu doğumun tabiatına aykırı gün ve gece birbirine yabancıydı herşey kendi özüyle kendine gebeydi yoksulluğun ve varsıllığın perdesi aynı kalınlıktaydı varoluşun buz tutmuş çıplak gövdesine dolanırken iyiliğin çocuk elleri kötülüğün dokunuşlarıyla kirlenmemişti henüz ve henüz küllenmemişti hiçbir ateş yol tekti esmer teninde hayatın iz bıraktığı tanrının oğulları ve tanrıçanın kızları tan vaktinde vaftiz etmişlerdi kendilerini ve hayatı birbirlerinin nehirlerinde rivayet edilir aşktı o tanrının yeryüzüne dağıttığı parçalarını birleştirme arayışıydı gül bahçesinde bir Şahmeran’dı herbiri zaman tanrısının küçük zehirli yılancıkları derin uykulardaydı dikenli çalılar gün yükselirken boyvermişti çoğalan patikaların kenarlarında ve çekip gitmişti Şahmeran "tüy hafifliğinde ayaklarla" üzerlerinden yeni açılan tarihin kapılarında ardında hiç bilinmeyecek bir masal bırakarak bir oyundu belki herşey tanrının provasız oynattığı sonsuz bir oyun nice oğulun ve kızın kanarak kanatarak ve kanayarak oynadığı karanlıklarına Şahmeran’ın ışığını gömüp... MÜJGAN KARAKILIÇ- 2009 İZMİR |