Labirent
Derme çatma mutlulukların bekçisiymiş
bedbin yüreğim.. iki ayaklı kokmuş yığınlarında üç harfli tufanların süngüsüymüş, dilimde ki kanı çekilmişlerin ruhundan, aşkın suruna üflenmiş.. Ne mene duyguymuş, şiire aşk katan mehtaba, laf mı edeyim şimdi… Kuy-i canan çiçeklerim ölü göğün kandilleri susmuş dudağımda, ah bu giz, mazi gözyaşı seli türabımda, görmedin mi? Işıksızlık sarmış, sararan kuru yaprağım üç nokta koyunca beter körelir acizliğim manyetik akımlar yüklü kirpiklerim ne vakit değecek bulutların tanrısı Ra’ya bel bağlaması çalarken dizlerimde acının ısırıkları bu, kanayan dudak aralığımdan.. Sınandığım kadar sınıyorum, uzaklığı cüzlerimi okumadan geçince, öğrenemedin mi? Bulmacanın sarmal labirentlerinde daha kaç çığlık duyacağım, yitip gitmişlerden,”yeter! fonda hafif meşreplere ihtar çınlağı kulağı kesikler sus pus; in cin at oynatıyor follukta sağım solum ulema pişkinliği bre çekin dudağınızı hünkarın eteğinden susturun kaos histeryası eylemlerinizi Allah aşkına ya, lütfen; kesin sesinizi…… Seçki kuruluna ve Edebiyat Defteri ailesinde okuyan ve yorumlayan beğenen tüm kalem dostlarıma teşekkürlerimle... Hepinizi Saygıyla selamlıyorum... |