BİR SİLİNDİR GEÇTİ ÜZERİMİZDEN 19
bugün gelmeniz çok iyi oldu
siz gelmeden önce bankaya uğradım ve bugün ilk maaşımı aldım ilk defa maaş aldığım için de şaşkınlıktan ve heyecandan bütün maaşımı yanıma aldım bu kadar parayı evde nasıl durdururum diye düşünüyordum iyi ki buradasınız maaşımın ilk gününde yanımdasınız sonra cebinden bir deste parayı çıkardı balcı babasının dizinin üzerine bıraktı işte babacığım bu para benim değil senin hakkındır bu hazzı bu gururu sen bana yaşattın benim için okumam öğretmen olmam bir makam sahibi olmam için çok çalıştın, çok yoruldun. artık çalışmana bile gerek yok benim maaşım size de yeter Gani’nin masraflarına da burada bana para gerekli olmaz küçücük bir yer zaten taş çatlasa haftada bir iki kez yemek yerim dışarıda üstelik sadece üç beş liraya en güzel yemeklerle karnımı tıka basa doyururum bak babacığım, bu paradan sadece yüz lira layım gerisini sana bırakayım bu para bana bir ay yeter de artar bile bundan sonra da maaşımı alınca ister sana göndereyim istersen bankada hesap açtırıp orada biriktireyim ihtiyacınız oldukça ben size gönderirim balcı babası ve suskun annesi çok duygulandılar balcı ağlamaklı olan karısına sevinmene bak hanım ağlamayı bırak, dedi bak, bu günleri de gördük işte oğlumuz bir öğretmen oldu ve kucağımızı parayla doldurdu sonra Seyit’e döndü ulan kerata, dedi maaşının tümünü bize verdin ama bir şeyi unutuyorsun koskoca adam oldun öğretmen oldun ama hala bekar duruyorsun hep böyle kalacak değil ya bir gün elbet evleneceksin paralarını bize verme biriktir de gelin hanımın çeyizini dizersin balcı babası bunları anlatırken Seyit güzel gözlü Esma’yı düşünüyordu sanki balcı babası Seyit’in düşüncelerini okudu ve birden bire sordu sahi ulan kerata, dedi senin İstanbul’daki kız arkadaşın ne oldu? görüşüyor musun hala onunla? ciddi bir şey var mıydı aranızda? Seyit hiçbir şey söylemedi bu konuda bütün zaman hiç konuşmayan suskun annesi utandı benim oğlum utandı öğretmenim, dedi hele o günler bir gelsin kurban ederim kendimi sana da seni alacak o kıza da, dedi. balcı babası ve suskun annesi Seyit’in yanında iki gün kalıp döndüler. yeni bir yıl yaklaşıyordu Silvan soğuktu Silvan sessizdi Silvan günlerdir yağan kardan bembeyazdı dört gündür aralıksız yağan kar bütün yolları kapatmıştı Silvan Silvan olalı böyle bir kış yaşamamıştı okullar iki gün tatil edildi yetmedi üç gün daha verildi tam bir hafta boyunca kimse yerinden bir yere gidemedi sıkıyönetim ve sokağa çıkma yasağı vardı insanlar zaten evlerinden ayrılamazdı dışarısı soğuktu kardı peygamberlerin bile dayanamayacağı acıyı çekenler çocuklar hastalar ve hamile kadınlardı ölseler mezar bile kazılamazdı kar yüzünden gelen bu tatilde Seyit öğretmen evine çakılıp kaldı bir keresinde çarşıya çıkmak istedi kahveler bakalar fırınlar bile kapalıydı yine evinde tek başınaydı radyosu açıktı Atatürk’ün sevdiği şarkılar çalınıyordu balcı’nın oğlu Seyit öğretmen yatağına uzanmış ders kitaplarını karıştırıyordu kapısı vuruldu hızlı hızlı heyecanla kalkıp açtı gelen öğretmen arkadaşı Trabzonlu Hasan’dı dışarının havası buz gibiydi hemen içeri girip kapıyı sıkıca kapadılar içerinin sıcaklığını ve yanmakta olan sobayı görünce boşuna merak etmişiz seni, dedi hasan öğretmen keyfin çok iyiymiş burada neyse uşağum, dedi kendi şivesiyle bir haftadır çakılıp kaldık içeride yengen ısrar edip söyledi ki gidip getiresin Seyit’i yalnız başınadır, belki bir şeye ihtiyacı vardır akşam gelip bizde yesin yemeğini aynen böyle söyledi yengen, dedi yeniden Seyit hem çok sevindi hem de utandı biraz çok sağ ol hasan kardeşim, dedi yengemize de hürmetlerimi söyle hiçbir eksiğim yok benim odunlar daha önce burada oturmuş eski öğretmenden kalma hiç durmadan yaksam bile iki ayda bitmez yiyecek dersen o da bol dur bak, çayım var yanına kavurma da çıkarayım birlikte yeriz hem vaktin varsa eğer biraz sohbet ederiz kavurmaya gerek yok, dedi Hasan birer bardak çay içelim sonra da birlikte çıkıp bize gidelim Seyit’i almadan dönme dedi yengen Seyit yeniden bir başka zaman gelirim hele şimdilik seninle biraz sohbet edelim de başka bir gün de sizin evde devam ederiz, dedi yer minderlerine oturup çaylarını içtiler önce okul işlerinden başlayıp havadan sudan okuldan ve kapanan yollardan söz ettiler Seyit’im, dedi Hasan öğretmen sen Erzincanlıydın değil mi evet, dedi Seyit ama en çok da Hasan öğretmenin içten söylediği Seyit’im sözüne sevindi ona bir tek annesi böyle derdi Hasan öğretmen devam etti üniversitedeyken üç sene boyunca aynı odayı bir Erzincanlı arkadaşımla paylaştım Tercanlıydı Metin adam gibi adam kalbi temiz biriydi ne tesadüf, dedi seyit ben de Tercanlıyım Metin hangi köydendi acaba? köyünü bilmem ama senden iyi olmasın bayılırdım o oğlana bu kadar dürüst bu kadar namuslu bu kadar iyi yürekli insan kaldı mı hala? o da öğretmen çıktı ilk görev yeri Bayburt’tu bir iki kez gelmişti mektubu şimdi nerdedir bilemem DEVAM EDECEK... |