SON/RASI AYRILIK
SON/RASI AYRILIK
Bir kabir sessizliğiyle esen sonrası ayrılık Rahmet huzurunda iki büklüm mahzun avuçlar Vefa örülü şefkatin Yüreğinin en derinini kendi elleriyle kazıyıp Kor bir acıyı uğurlamanın bütün sancılarıyla yüzleşirken hesapsız Adamı zangır zangır titreten karalar giymiş âh-u efgân... Kanayan yaralarıma cesetler yağıyor lapa lapa Ve bir çocuk ağlıyor Koynumda beslediğim yetim yalnızlıklarla. Toprağa meftun nutfenin İnceden inceye Aşk’a karışması Ruhun bedene çaresiz el sallayışı Vuslatın hasrete son öpücüğü Akledene acziyetin zaafiyeti Kalbedene ise Bir doğuşun sonsuz kudsiyyeti... "Ateş sıkıştırdılar boğazıma Yanıyor dilim Ölümü yuttum Ana! Nefes nefese kanarken yapışkan soluğuma." İçimi kemiren ve zaptedilmeyen nan/kör bilinçle Beynimi delik deşik eden bu yokluk ifadesini Sıkıştırarak valizimin yırtık yüreğine Zamanı hapseden Ve zincirlenmiş uzun bir çırpınışa dönüşsüz bilet kesiyorum: "Mümkünse hıçkırıklar ar/k/ası en köşe olsun!..." "Müsaittir efendim,iyi kanamalar!" Utanç basamaklarını ağır ağır soluyup terlemiş ensemde Hiçten ince her şeyden keskin bir koridora salıyorum şaşkın cenazemi İçerde bir ölüm Bir de ben... Çaresiz hıçkırıklara takılıyor gözlerim Boş Başıboş... Bir ömür takatsizliğinde Kızgın nehirler gibi Taşmaya and içmiş kadar birikmiş ve de serhoş Tir tir dökmeye çalışırken kollarımdan koynumdaki yan/ıl maları Hutame ağırlığıyla çöküyorum hüznün baş köşesine Cam kesiği kanamalara yaslıyorum parçalanmış alnımı Bir çırpıda sele boğuyorum kuraklaşmış bakışlarımı. Aşkı kimsesiz oynuyor göz/bebeklerim Umut ırak Önüm tuzak Sözüm diyorum,s/özüme bırak! Sözüm ki; Damarı kopmuş bir kalpten fışkıran öfkeli sağanak. Şizofreni yalnızlıklarla yol alırken bir başıma Sahte çizgili karanlıkları adımlıyorum en çocuk heyecanımla. Çok uzakta bir kentin alaca kasveti Söndürülmüş uyuşuk hisler Mâveraya çekilen incecik perdeler Gözle görülmez yangınlar... Tozu dumana katıyor Nefesimde püsküren iç ağrılı patlamalar. Bu kadar soğuk muydu ellerim Bileklerim Kırılan diz/e/lerim? Esaret bir kıvılcım oluyor Ve alazlanıyor Yüzümü yasladığım avuçlarımdaki nedametim. Bu kadar dağıtır mıydı yani Bu boran Bu boğan Bu göğsümü sıkan gözü dönmüş hafakan...? Ruhum diri diri inliyor Kelama hasredilen bu bakış acısıyla Soyuyor derimi kendi ellerim Ve hiç acımadan gömüyor kaskatı bedenimi. Dudaklarım çivili adeta Boğazıma yapışmış tüm susmalar Bağırsam Gök gürleyecek, asi... Bütün yeryüzünü kana bulayacak sanki bir uçtan bir uca Ne yapmalı Ne etmeli Bilmiyorum... Öylece sallanıyorum sessiziliğimin korkutucu b/eşiğinde. Ön tarafta parmaklarıma ilişen karartı Sonuna kadar açmış sesini gizleyemediğim çığlıklarımın Son sürat s/O’na sürüyor miyadı dolmuş nefesi. Önünde sollayacak ne bir ah Ne de ezip geçeceği bir günah "Ya gül koklatmalı." diyor kendi kendine "Ya da iyisinden bir veyl kazmalı bu içi geçmiş nefese." Damarlarım çatlıyor o an kanamaktan Göz kuyularım kuruyor rezil rüsvâ yaş akmaktan. Omuzlarımda kamyon kamyon enkazlar Kaldıramıyorum bir türlü baç ucumdan Nafile, yok ki duyanım Eziliyorum kendi canımda kahır kahır... Daha fazla parçacıklara ayrılmadan İnmek istiyorum bu saç ağartan yalnızlıktan. Sıçrayıp aniden kör kütük bedenim Düğmesine basıyor herhangi bir çıkışın "Sol ayrımımda inecek var,duymuyor musun Kaptan?!..." Dönüp bir bakış fırlatıyor Bir bakış ki Miskal miskal mahsup İlikleri koparan Tepeden tırnağa donduran. Susuyorum... Sızım sızım buz kesiyorum tırnak aralarımdan. Bağrıma sımsıkı bastırdığım bu sekeratta çırpınırken kimsesiz Şimdi hangi yaş yıkar,hangi söz örter bu bedeni Hangi toprak kucağına alır bu yırtılmış cesedi...? Yaşayacaktım daha Daha koşacak,tırmanacak Doruklara çıkacak Kısacası daha çok yaş biriktirecektim ceplerimde sevda sevda Ne kadar unutmuşum bu kâbus ayrılığı Ahhh!Ne kadar da yanılmışım oysa. Pür dikkat da/ğı/lmışken çok uzun sandığım hayat denen saliselik hülyaya Çalınıyor göğsümün kapısı yumruk yumruk Korkularını giyinip gözlerine Açıyor bakışlarım çaresiz. Ellerine parçalanmış bir kefen tutuşturmuş ecel: "Çabuk olsun Vakit s/oldu." Başucumda hüngür hüngür kalemim Yetim sayfalarım Bir ömür sözümü taşıyan Cefakâr dilim... Son vazifesini de omuzlayarak onurlu Dökülüyor bütün karanlıklardan tevhid tevhid. Ve sözüm açık gidiyorum: "Ateş sıkıştırdılar boğazıma Yanıyor dilim Ölüm diyorum Ölümü yuttum Ana! Nefes nefese kanarken yapışkan soluğuma." Sezgin Karadağ |
geçmeli geçmeli sancı yada bitmeli nefesten ömürler
selamlar