BENİ HÜZÜN BÜYÜTTÜ...Yaşım on beşti Hüzün şehrinde doğdum Annem hüznün çocuğuydu Ben annemin ………………. Gözlerindeki derinlik Ürpertici harabe duvarlı evler İkamet etmedi hiç göz bebeklerimde Zile dokunup kaçan sokak çocuğuydu kirpiğin Acziyetimden istifade kalbime dokundular Uzun uzun kara kış gecesi sadeliğindeydiler Seni asla sevmeyeceğim kelimeleri Yaşım ölçeğinde bir sarsıntı Lanetli dudağında Deprem sonrası kokuşmuşluk Yıkılan benliğimin altında iradem çatırdadı Güçtür derdi irade Adını hatırlamadığım bir filozof Gücümün çaresizliğe teslimiyeti On beşte başladı Sonra sağnak sağnak Temeli çürük duygularm Göçük altında kaldı On beşten on altıya geçiş Bir asır sürdü Unutmak unutmamak unutmak unutmamak …..…Unutamamak…….. Alaycı ifadeler saçlarımda dalgaya dönüştü Prefabrikten aşklar döşendi Geçici bir süre Duygudan yoksun sokaklarıma Hayat on altıda bir kez daha başladı Ölmedik kolay değil ki yalnızlıktan ölmek Aşkın adıymış meğer idareten yaşamak ………………….. Yoksa yanında sevgili İçte kavruk kuru bir acı Acı çekmek özgürlükse özgürüz ikimizde Derdi adını hatırlamadığım bir şarkıcı İki kişilik acıyı çekmekte ne var be adam Gençliğimin orta yerinde tek kişilik bir sancı Acıyı oho çok erken yaşadım Ne manaya geldiğini On beşten on altıya geçişte Yaşım on altıydı Hüzün şehrinde bir yaşındaydım Soğuk ve bitmeyen yalnızlık karakolunun Çileden örgülü kapısına bırakıldım Meğer hüzün annemin kendisiymiş Ben de onun çocuğu |
Adını hatırlamadığım bir filozof
Gücümün çaresizliğe teslimiyeti
On beşte başladı
Sonra sağnak sağnak
Temeli çürük duygularm
Göçük altında kaldı
Çok güzeldi... beğeniyle okudum.
Ve bu kurdelenin rengi haf geldi bu şiire.
Tebrik eder, selamlar saygılar sunarım.