Ey Yar...
Hiç olmazsa bir ‘hoşça kal’ de giderken.
Bilirsin, bir bahanesi olsun ister herkes ölürken… Salladığın el, sallandırdığın umutlar aslında elinde. Elinde değil biliyorum, Ve elimde değil sil baştan başlamak her şeye. Kırıldık ve paramparçayız… Hayallerimiz birikmiyor artık avuçlarımızda, Avuçlarımız yangın yeri, Avuçlarımız acı taşıyor, Acılarımız merhem şimdi geçmeyen yaramıza… Gül düşmüyor artık gülümseyişlerimizde yanaklarımıza, Dönüşsüz yol düşüyor yar, aramıza. Kurduğumuz düş üşüyor, Çalmıyor bu son bakışlar kalbimizi ayrılığın cebinden, Tüm mutluluklar yüzümüzde biraz hüzne çalıyor… Ey yar… Yarama üflediğin dudaklarının arasındaki nefes ben olayım, Kendi acımda soğut beni… Ey yar… Gözlerin düşmüyor karanlık gök/yüzüme nicedir. Uykularıma gelmiyorsun… Senli tüm rüyalarım sensiz kabuslara gebe, Sen de görmüyor musun? Hissetmiyorsun acımın sağanağını ve özlemiyorsun, Yüreğini ben değil, kıyamam; yüreğimin özlemi yorsun. Dönmüyorsun, Özletiyorsun, Öl mü diyorsun? Ey yar… Acım taze, tenim sıcak ve yaram derin hala. Söylesene kaç teselliyle kandırabilirim kendimi daha, Kaç yalan eklemeliyim inandırmaya çalıştığım kalbime? Kaç kez daha birleşebilir kırıklarım böyle, Kaç defa daha kaldı kıracağın? Ey yar… Bu veda son mu? Sesimden önce titriyor her seferinde yüreğim, Üzerine titrediğim yüreğin acımıyor mu? Canın hiç mi yanmıyor, Gittiğin yer her nereyse, yangınını söndürebiliyor mu? Alışıyor musun, Yoksa çoktan mı unuttun? Ey yar… Benden gittiğin yerde bıraktığın boşluk duruyor hala. Ne sen gel yeniden geri, Ne de bir daha doldurabilecek o boşluğu herhangi biri. Gelme… Sen kanat beni elinden geldiğince, durma! Hiçbir yaranın kabuğu acısını üşütmez nasılsa... Ezgin KILIÇ |