Sabaha Sabırla
Sabahın hayrına durmuş sabırla
oturmuş sekiye ocakta üç ayaklı sacayakta kahve cezvesi duman duman ilâsalı avıla abanmış bir kuşluk vakti kuş sesleriyle şakıyor elvan elvan bir de gökyüzü sunulmuş bahtına ibrişim şalı salkım saçak kâh duru mavi kâh bulut ak pak tostoparlak. Sen bunları unut,diyor hellâlisi Hacer Hanım’a üstümüzden bulut gelip geçerce mevsim yaprak dökerce unut unutabildiğince işte orada Karakuz Ormanı bir kurşun menzili ay karası gün ortası demez yaz kış demez Dobruca komitacıları pusu tutar sinsi sinsi. Yaşanılmaz, diyor vefalısı Hacer Hanım’a yaşanılmaz gayri bu toprakta Yusuf’umu vurdular vurdular Yusuf’u güpegündüz uluorta. Ve bir göç şekillennip büyüyor beynin kılcal damarlarında büyüdükçe çoğalıyor Köstence limanında bir göç kıldan ince kılıçtan keskin uzun gecelerce uzun Dobruca’dan Anadolu’ya. Denizde vapur omuzda Yusuf gidiyor kefenden taşmış al kan delikanlılığı dal budak gökyüzünde bulut gidiyor gökyüzü ak pak tostoparlak omuzdan omuza devrediyor meşe tahtası tabut ölümden ölüme devrediyor meşe tahtası teneşir devreden göçlerdir akşamdan sabaha yıldan yıla Dobruca’dan Anadolu’ya uzun gecelerce uzun bulutlarla haşır neşir. Galip Sertel |
Saygılar....