Bu ne güzel bir ikram
Kimi zaman ’yağmur’la, toprağın vuslat sevincinde
Kimi zaman ’kar’ tanelerinin, yanağıma bıraktığı buselerin ürpertisinde Kimi zaman sonbahar yorgunu, yaprağın gövdesinden ayrılışının savrulan sessizliğinde Kimi zaman toprağı yaran ’başak’ tanelerinin, birbiriyle fısıltılı gülüşünde Yüreğimin köşesinden bir kapı açlır ... koşar girerim çökerim dizlerimin üzerine ne bir suret ne bir ad ne bir ses Oysa, o kadar tanıdık, o kadar bildik bir gönle vuruştur ki nefesim kesilirde göğsüm doğrulamaz bilemem o iklimin adını yanmakla donmanın o ince çizgisinde ılıman bir pınardır, doğrulamayan sineme akan Bazı gün ’güneş’ ilk defa doğuyormuş gibi yırtar tüm siyah perdelerimi Nabzını duyurur, kirpiklerimi hicrana salar Bazı gece ’ay’ hiç işitmediğim bir ninniyle, kirpiklerime vuslatı bağışlar Garip bir vuslar sevincinin, hicran hüznünün karmaşasında şaşar kalırım Seher yeli gucaklar beni ve yine bir kapı açılır yüreğimde Yine koşarım yalın ayak, nefes nefese Bilmediğim, yok yok sanki unutulanı anımsadığım bir lisanda Sözler düşer gönül kafesime,olduğu yerde çırpınır gönül beden hapsinde Bir sima düşer bakışlarıma en çok tanıdığım en çok bildiğim ama zamanın izin vermediği bir perdeden seçemem Can merakta!.. Can, göğsümü yarmakta sanki Ruhum çekilip, ayrılıyor bir an bedenden her harfe bir renk bağışlayıp adınını oluşturuyor En çok ezberlediğim ama söyleyemediğim ’’adıma ne kadar bildik’’ adım meğer adında ne güzelmiş Bir an derin bir nefes, gülüş bırakıyor yanaklarıma Diyorum ki ’’kendi yüreğimde misafirim’’ Bu ne güzel bir sahip Bu ne güzel bir ikram Can!.. Bekle, sabret.. Ruhumun taşıdığı bedendeki bu emanetin zamanı gelecek SELMA KOÇ |
Bu ne güzel bir sahip
Bu ne güzel bir ikram
Can!.. Bekle, sabret..
Ruhumun taşıdığı bedendeki bu emanetin zamanı gelecek
Ne güzel sözler bunlar.