arsız aşkın kollarında her yeni gün senden uzakta
hırçın dalgaların koynunda batık bir gemi… gün
eriyen buzdan düşlerin sağanak yağmurlarda kayboluşu çağlıyor resitaller kırık kalplerin çığlıklarında tenden içre düşüyor yangın… yoksun yüzümü sürdüğüm ellerden dilenişim… sevda esti yine sırra kadem basan anıların tozunda inleyiş nankör sevişmelerin utanmaz iç çekişlerinde saklanır yanıtlar ikilemlerimde kayıp soru işaretleri… suskunum gün be gün uzaklaşan bir yaşam önümdeki ürkütücü bir soğukta ürperişe dönüyor… ölüm ne zaman çalar kapımı sensizken doğum sancısıyla düştüğümde biten bir masal eğreti gülüşüm erken bir hıçkırığın son düğümü boğazımda silik bir sevdanın sönmüş ışıklarında umut esrik baharların sonu esiyor bağrımda yağmurların yalnızlığına vuruyor kör güneş nasıl da yakıyor alazı ıssızlığın çoğalırken ellerimde yokluğun dağlanmış bir yaraya düşen kurt misali içimde sensizlik elime tutuşturulan bir veda mektubu bile yokken nefes gibi içime koyduydum ya seni yar uzaklarda sana bir çiçek açsa da göremezsin bundan böyle ziyan olan günlerin hesabını soracak kim var artık bitti denilen anda kururken bütün denizler soluyor masmavi gökyüzü ve çürüyor ya uğruna geçilen bütün okyanuslar gride lakin tükenmiyor aşk…her şey yitse de arsız bir aşk bu bendeki/gitsin istesem de gitmiyor yüreğim yangın/düşler kızıl/sevdam her an ıslak durmuş bütün saatler anıların durduğu yerde yürek karanlığın ellerinde atilla güler |