Eski Ormanlara Mektup
bir mektup göndersen de açıp okumasam
ben hangisiyim; sen demekten başka sana ulaşamayan zarf efendilerinin, aç beni, başka pulum yok, başka mektubum yok, yoksul olduğum söylenecek yoksa sana annemin bir gül olarak terkettiğinden beri beni gönderdiğin mektuplar ormanına şehri karıştırmıyorum, seni yanlış anlarlar kendimi karıştırıyorum, uçmaktan yanayım ruhunu parmaklarında dolaştıran perinin tevekkül penceresine konduğu eski ormanlarda hangi yüzüğünden düştüm bu yolculuğa; bilseydim, sen gönderseydin, ben o mektuba yazılacak kadar aransaydım dilinin ormanında açmazdım yine, yine yüzükler kazanırdın; bana suluboya bir orman göndereceğini bile bile, `peri ve eşek’ mes’elini yazdığımı bile bile, ormanlara dair Şiirler okumak için ayrı ve birleşik Şehirler kurduğumuzu bile bile, açmazdım bu sırlara layık olmayan Şehri içinden çıkacak ormana bana orman gönderme, içinden Şehir çıkar; beni bir mektuba gönder, içinden birine almamış gibi yaparım, vapura binmem, yoluna inmem, ormanların sisi çökmeden önce mektupların perileri perilerin ormanları biriktirdiğine yüzüklerin parmaklarda sessizce eridiğine inanırım, eski orman tadı sinmiştir açılmayan mektuba gönderilse de eski ormanlara mektup. |