Sivas Sabahı
eylülün bulanık bir çay gibi ekime aktığı gündü
yine yaslı değirmenler yine mazılar çığlık çığlık yine bir akşamdı sivas çarşısında yine akşam taşıyorlardı ıslak sivas çarşısına kağnılar sanki gülerken vurulmuştuk sanki akşamdık sanki bir savaşertesiydi durup yaşlandığımız ay altında kerpiç ve kül ve ağıt namlular yılan sırtı meneviş tren düdükleri yakın uzak yabanıl ben bu gözleri bir ali galip’te gördüm kurtuluşun bir sayfasında sinsi hain şımarık ve daha içimde sivas sabahlarının o delikanlı gerinişi sırsıklamdık ben bu gergin havaları her zaman sevdim bu bir kurultay havasıdır bir abdurrahman halayına duruştur bu sığamadım gecelere sığamadım türkülere sığamadım kadın sesinde anadolu akşamlarına onlar o kaşları yıkık çakmaktaşı gibi kuvayi milliyeciler mustafa kemal şafağının kıyısında öylece duruyorlar yüreklerinde katıksız güvenleri yalın yüzlerinde haklı öfkeleriyle öylece duruyorlar dimdik ve apaydınlık sığamadım toprağımda kar aklığına sığamadım delikanlı içkilere yaylamda sığamadım nakışlarla boğulan gözyaşlarına ben bu gergin havaları her zaman sevdim bak yine barut gibiyim sanki kurultaydayım sanki kulaklarımda sömürge sinekleri oysa sivas çarşısındayım gözlerime yağmur yağıyor namlular yılan sırtı meneviş. sen bir hüzzam makamından akşama bakıyorsun menekşe gözlerinde uzak bir acının ince buğusu kül rengi bir tango seni uykulara çekiyor ya bir roman kahramanısın ya da bir paris yolcusu bu akşamlar hep böyledir karakuş gibi iner yukarlardan fabrikada sokakta perdeler arkasında vurur insanı bu akşamlar hep böyledir, ben işte hep böyle götürülürüm beni heryerde görürsün adres kullanmıyorum bayrakları severim, tutsaklığa yumruk gibi savrulan bayrakları insanları severim, haksızlığa yumruk gibi sıkılan insanları kötüler ali galip’seler ben kuvayi milliyeciyim yüreğimde doludizgin bir kardeşlik özlemi o şafağın kıyısında yine dimdik beklemekteyim bir sivas sabahı var ki onu sonra göstereceğim. |