babam
saat,
Babamın göçü Annem artık çiçek açmıyor zihnim buz kesiği örtün güneşin üstünü bulut olup ben yağacağım sigaramın söndüğü yerden bir mahzen tutuşur ciğerimde bir toprak kabarır ayakucumda tam da içimin çekildiği yerden Babam derdi ki, “oğlum adam gibi çıktığın hiç bir yol sana dar olmaz, yokuş olmaz yeter ki sen bu yolda yürürken adamlıktan çıkma” Saat, takvimin göçü dünümü astım kapı arkasına siyah beyaz bir fotoğrafa bıraktım tüm renklerimi hayalcisi olmayan bir sandalyede salladım düşlerimi masalını terk etmeyen bir çocuk resmettim gözlerime halkını terk etmeyen bir şarkıya çığlık çığlığa ses oldum ben türkü bilmem şiir hiç bilmem ben elleri öpülesi ateş düşmüş yüreklerin ağıtlarını dinlerim sessiz aşk olurum aşık olurum yol olup köprü olurum alınları öpülesi deniz yüreklere ey Tanrım yankısına bir dağ güneşine bir gölge mavisine bir deniz olmaya çalışsam da bu aciz kuluna da Babam gibi, adam gibi yaşamayı ve ölmeyi nasip eyle … |