HAYAT SENİN EDERİN KAÇ KURUŞBeni, önce sen, gidişinle sen vurdun Anne… Sen beni, mazlum kanına susamış, Nemrut pusularda yatan, vatansız eşkıya mı sandın? Düşünmedin, Düşünemedin gel gör ki, tenimde tıfıldı yüreğim kadar, Ondandır hâlâ zihnimde mıh gibi çakılı sözlerin... Sen bana ne de güzel, “meleğim” derdin, Bağışla beni Anne… Ben anlayamadım hadi sen söyle, Söylesene, meleklerin düşmanı olur mu? Olurmu hiç Anne... ? Şimdi, al yanağından kızılırmak gibi süzülen nedir? Sahi sen kime ağlıyorsun anne? Yalnızlığına mı? Yoksa... Yoksa delâletinden mi utanıyorsun? Ondanmı böyle ağlıyorsun Anne...? Gözlerimden kıpkızıl bir kan sızıyor ölü düşlerimin üzerine, Umut diyorum Anne umut. Umutlarım sahipsiz bir mezarda yatıyor. İçim dışım gece, gecenin rengi intizar… Sen evsediğim sıcaklığını, Derunî bir karanlığa saklarken, Beni yargısız, beni insafsız, Beni el’den evvel, sen vurdun Anne… II Bir de beni sen, sen vurdun ey yar!... Senki... Ölümün kıyısındaki cılız umudum, Can havliyle tutunduğum, Başımı dik tutan gururum, Şerefim, namusum, inancım, Sevdiğim, sevdalım… Ömür kaç günlük? “Hayat, senin ederin kaç kuruş?” diyemedin, Saçının telindeki o haylaz çocuk, Avuçlarında dirilen yitik sevinç, O, benim işte! Benim. Ardın sıra gelen sessizlik… Şimdi, sim-siyah bir sessizlikten ibaret, öfkeye siperken hatıralar, Vakit, yapay çiçek zamanı be hey yar...! Anlamaz bizi, Anlamaz ardına saklandığımız homojen mutluluklar. Velhasıl bütün gözyaşlarımın. Çektiğimiz acıların, Olmaz mı sebebi bu baki sancıların? Neyleyim ey yar..! İçim dışım isyan, Dilim lal ruhum feryat figan... Sana diyorum sana... Erişmiyor sana bu yakarışlar, Bana da yakışmıyor alnıma sıkmalar... Celal şahbaz_________yorgunkalem... |