Dudağımın Uçurumlarından İntihar
Seni seviyorumlar çatlak dudaklarını yormaya başladığı zaman
küçümsediğim ayrılık kehanetlerinin uğultuları artıyor kulaklarımda.. Gizli saklı seni seviyorumlarla, oysa sadece iki kelimelik bir dua olacaktı aşka yapılan. Ve günah da olsa, aşk için nice sevgi kelimelerini itmeliydik dudak uçurumlarımızdan. İntihar süsü vermeden şehvetsiz öpüşmelerimize, keskin dudaklarımızı birbirine değdirirken hiç kanatmadan. Basit, sade ve yalın bir ölümle, ölmeliydik beraber. İnsanlar terbiyesiz dese bile yatmalıydık beyaz geceleri, öldük ya bir tabutun içinde tabi.. Hem belki cennete de giderdim senin yanında kaynarak, münker ve nekirin sorularını da boş bırakarak.. Bırakamıyorum ama. Karanlık elleri cesedimde sual meleklerinin, parmak izlerini bile silmeye çalışıyorlar hatta. Doldurmam gerekiyormuş kalbimdeki boşluklarla beraber soruları. Ama bilmiyorum işte, öğretmedin. Sahi meleğim, yüreğini biraz açıp, kopya verir misin ? Ama daha ölmedik, çünkü daha sevmedin bile. Azraili koyup aşk sızan göğsümün yırtık sol cebine ölümüne sevmelerin eşiğinde yaşayamadık bu aşkı. Ayrılık deyince korkudan ödümüz patlamadı. İsrafilin sur’a üflediği gibi haykıramadık içimizde kopan fırnıtıları. Yine de fırtınalar kopuyor, volkanlar patlıyor içinde, duyuyorum. Ama aşktan değil, geriye intiharı miras bırakan ayrılıktan. Yoruluyorsun, ve dudakların çaresizce susmak zorunda kalıyor gitmelerle öpüşürken. Sevgilim gitmekle kalmak arasında kalıyorsun, yanımda değil. Sırf bu yüzden anlamsızca duruyorsun karşımda. Bir müddet zamana sıkışıp kalsan da, yine de gidiyorsun sonra.. Şimdi, elveda ve hoşçakallarla uğurluyorsun beni uğursuzluğuma. Özellikle ellerini sallarken usulca ve hoşça olmasa da kalırken tek başıma. Sevgilim, anlamıyor musun hâlâ ? Sonumuz aynı olmasa da ölmemiz gerek, ya da bana bilmediğim bir intiharı öğret.. Gidişinden öğrendiğim kadar, kendimden gitmeyi deniyorum acemice. İntihar kokulu ayakkabı tıkırtılarının hemen ardından, atıyorum kendimi dudağımın uçurumlarından.. Ahmet Kastancı. |