Bir Gece Alıştırması Ya da Bir Gece Atıştırması
Seçemem ki ben / ya da seçmesini bilemem
Yüzlerce salıdan hangisi daha zalimdi bana Hangisi daha cesurdu gecelerime Hangisinin sabahı daha ıssızdı Hangisinde bir şarkı mırıldanmıştım ki Hangisinde en fakirdi rüyalarım En çok hangi salıda ağladım hangisinde kapı çalıp sonsuzmuş gibi bir dudak girdi yokluğuma seçemem ki bu salıları seçemem usta işi bu gecelerin arasından bağışladıklarımı ve beni bağışlayan o zamanları seçemem ama düşlerim elbet o salılardan bir tanesini en yere bakan yürek yakan salıyı bir kadehin dibinde görmeye çalışırım buruk bir falcı gibi hangisinde bir trenin içinde gidiyordum İstanbul’a gidip o denizi selamlıyordum ruhumu önüme eğip martılara simit vermeyi kopya sayan bir bıçkın gibi sevişmeden önce bir kitabın en güzel yerini ezberlemeye çalışan bir ozan gibi hangisinde ben daha çok yoktum oralarda ve daha çok vardım aslında özenle kazdığım hendeklerimde biraz olsun kendime sığınabilmek adına adına o adlara incelikle örüp hoyratça söktüğüm o adlara İsterdim aslında o salıların birinde Elimde siyah beyaz bir fotoğraf Aramak o koptu kopacak sevdayı koca şehirde Tıpkı şeritleri yıpranmış o filmlerdeki gibi Bakkala sormak – köfteciye sormak – midyeciye sormak Hep onları kafalarını iki yana sallarken görmek Hayır bilmiyoruz – görmedik – rastlamadık Bir sonraki sahne lütfen Işık – duygu- şiir – her şey hazır mı? Kim kapatacak klaketi? Ben kapatamam Ben hem oynayıp hem kapatamam Zaten yeterince figüran oldum bu sayfalarda çaresiz İlk defa bir şiirde başrol oynama fırsatı bulmuşum Hem de iksirini aç imgelerin çaldığı bir Salı gününde İşte öyle bir günde Yani eğer o gün çarşambaysa da Salı olsun Hangi günse Salı olsun O odanın içinde ben – biraz ürkekmişim gibi Öyle bakınırken onun salkım saçak kitaplarına Yani işte bir de müzik – keskin dumanı gözlerimde gezinen Hugh laurie çalsın – ben akustik görevi yapayım çarpan kalbimle “balina beni yuttu” olsun şarkının adı Yutarsa da yutsun – yeter ki okyanusumda Yeter ki bildik bir günah oyunbozanlık yapmasın o günde O , ben ve Salı, bir çemberin içindeyken Çemberi içerden kendimize kapatıp ve kilitleyip Suskun rüzgar böyle kokmalı işte, salıdan salınan terime Öyle miydi gerçekten Yirmi dört saatlik rüya aslında on saniyede mi geçiyormuş meğer Kirpiklerimin arasında sızan Salı renkli bir düş gibi Kaygılardan uzak – kaygısızca akarken Dikenler bir hayallik acıtmama kararı almışlar sanki Güller bir geceliğine yaprak dökmeme kararı almış sanki Sanki ben o upuzun kırmızı sözcüklerin üstünde yürüyen Ünlü ve biraz dağınık bir cümleymişim gibi- Yürüyorum sonuna doğru uykularımın – ay kapımı çalmadan Yürüyorum kucağımda sadece benim büyüttüğüm bir Salıyla Sızılarımdan gelen tehdit mektuplarını bile umursamadan… Oktay Coşar |
bi de salı sallanırmış ya bence sen unut o salıları
başka günlerin katili olma
şaka bir yana, enfesti azizim, salıya böyle güzelleme mi ağıt mı her bi şey var şiirde...