Satırlarım Kanıyor Sevgilim
Satırlarım kanıyor sevgilim.
Acıyor mu canın ? Başkasının olmadan önce canımız, satırlardaki sen kokan ve hatta göz izinin bulunduğu süslü biz kelimeleriydi. Söylemesi ayrı bir haz, duyması ayrı bir heyecanı barındıran, yazması ellerime, okuması gözlerine düşen büyük bir keyifti bizim için. Kısacası duyduğumuz en kısa ve en hoş senfoniydi. Şarkılarımızın listesinin başına koyuyorduk bu yüzden, şarkımızdı ve hatta. Kulaklarıma ayakkabı tıkırlarından sonra ağızdan ağıza aşikâr siz’ler doluyor ama şimdi. Gözüm de görüyor ya üstelik, sevgilim sen de o kadar samimi tutuyorsun ki elini, o kadar sıcak bakıyorsun ki gözlerine, o kadar gerçek yansıyor ki gözlerime siz denilen o lanet olası tek kelime bunlar montaj diyemiyorum acıyan yüreğime. Görmezlikten gelmek için kör olma dileğini taşıyarak yetiniyorum dilimin avuçlarında. Dilim dönmüyor, sen dönmüyorsun, ama ben deliye dönüyorum işte.. Elvedayı ve hoşçakalı tatlı ağzına alıp dudaklarınla süzmeden önce, kulaklarımı ayrılığa tıkamalıydım habersizce. Ellerim ceplerimdeydi o zaman, artık tutmayacaktın ya ellerimi, avuç içlerim bile gezemeyeceği için saçlarında ceplerime sığınmış üşüyordu yalnızlıkla.. Gidişin gözlerime dokunuyordu, gözlerim doluyordu. Git gide bulanıklaştığın hâlde rüya görmüyordum. Çünkü sen rüyalarımda hiç gitmezdin ki, gidişinin rüya olmadığını anlıyordum.. Elvedayla cimciriyordun üstelik kulaklarımı, söylediğim gibi aynı anneme benziyordun, mecburen inanıyordum.. Gidişinle sağırlaşan kırık kalbim, geliyor deseler bile inanacağımı sanmıyorum. Onu bunu bırakıp ben gelirim de gelmesine ama duymazlıktan, satırlara da uymazlıktan.. Gitti derken yutkunuyorum sevgilim. Başkasının derken de kanıyorum. Her gün gözlerimin önünde gözleriniz hâlâ gözlerin iz geçtiğin satırlarda, okuduğunu hissediyorum.. Ama bu kaçıncı his, bu kaçıncı iz, bu kaçıncı terkediş.. Merak etme, yine de hiçbirinde geçmiyor adın. Satırlarım kanıyor sevgilim, acıyor mu canın ? Ahmet Kastancı. |