Dün Gece
Dün gece ilk defa karanlıktan korktum.
Hiç beklemediğim bir anda gitti çünkü elektirikler.. Sonra gidişini hatırlattı bana o anki çaresizliğim. Ama alışmıştım artık, uzunca bir zaman geçti üstünden. Unuttum. Hatta ışıklar söndüğü zaman aklıma senden önce geldi, mumun ve çakmağın yeri. Doğrudan mumu aradım ben de. Hemen de buldum zaten. Anlayacağın seni hiç aramadım. Çakmak dedim, koştum. Vestiyerdeki kül tablasının içine düşen çakmağı çıkardım ve yaktım. Gözüme kaçan izmaritlerin baskısıyla öksürürken söndü. Yine korktum, gölgeme sarılacaktım korkudan ama artık gölgemde yoktu o an, ben de ağladım.. Dün gece ilk defa tuvaletin dışına işedim. İçimdeki çocuk dışıma çıkmıştı adeta. Haylaz, tembel ve çok pis. Üşendim her zaman, üşendim her şeyde. Dışım, içimdeki çocuğu başka yâra aşk almaya gönderdi bir de. Dinlemedi, üstelik isyan etti. Ayakta uyutmuştum onu ve kendimi, geleceğin yalanlarıyla. Tek başıma peydahladığım içimdeki çocuğa annen gelecek demiştim, gelmedi. Ağladı içine kapanık içimdeki çocuk, ben de ağladım.. Dün gece ilk defa şiir yazmadım. Gelen ilhamları öldürdüm beynimde. Kimini dudak uçuklatan küfürlerimle kovdum, kimini de küfürümde boğdum. Çokta şiirimdeydi hayat. Yazmaya değen her şey uçmuştu bir kış günü üşüyen ellerimden, zaten mürekkebimde uçtu hemen ardından. Silinik yazılmış satırlarda can çekişiyordu şairliğim. Jupilemi isteyen kalemim artık ağlamıyordu yazarken, kağıt omzum da ıslanmıyordu kalem yaslanırken. Kurumuş gözlerimi içinde binlerce anı saklayan fotoğraflar doldurdu. Baktıkça kalbimde flaşlar patlatan, o anları tekrar tekrar yaşatan, fotoğraflar da yüreğimin yangınında yandı. Alevler arasındaki şiirsel çığlıkları.. Dinlemedim, duymadım, kurtaramadım. Elimdekileri de kaybetmiştim artık, ağladım.. Dün gece ilk defa ağlamayacağım dedim sonra. Gözlerimi tehdit ettim kalemimle, gözyaşlarımı da silgiyle. Acıtan, kanatan ne varsa silmeye çalıştım ellerimle. Şiirler teker teker yandı sobamda, sobamda yandı yüreğimde. Bir şarkı fısıldadı kıvılcımlar, içim cız etti ağlayacaktım. Gözümden bir damla yaş akmadı, zaten bileklerimde iflasın eşiğindeydi. İçim ıslandı sonra yavaş yavaş, kalbimin alevi de sönmeye başladı. Sustum. O an anladım içe doğru ağladığımı, ama unutmuştum içimde, içimdeki çocuğu. Çok geçmeden boğuldu. Ben de ağlamadım bu sefer, boğuldum.. ! Ahmet Kastancı. |