<<<<< Mem û Zîn >>>>>Şiirin hikayesini görmek için tıklayın MemCizre Beyi, Mir Zeynuddin’in Zîn ve Sitî adlarında iki tane bacısı vardı.
Zîn, beyaz tenli, beyin can ciğeriydi. Bey onu çok severdi. Sitî ise esmer, selvi boylu biriydi. Tacdin, Beyin Divan Vezirinin oğluydu. Hikâyenin ana kahramanı Mem ise Tacdin’in manevi kardeşi ve dostuydu. Botan bölgesinde baharın müjdecisi olan Mart ayında (21 Mart Newroz), eğlence ve bayram günlerinde çoluk - çocuk bütün Cizre halkı kırlara çıkar süslenirlerdi. İşte böyle bir günde Mem ile Tacdin kendilerine kızlar gibi süs verip ve kıyafet değiştirerek şenliğe katılırlar. Şenlik alanına vardıklarında erkek kıyafetli iki kişiyi görürler. (onlar Sitî ile Zîn’di) Onları görür görmez ikiside yere düşüp bayıldılar. Sitî ile Zîn bayan kıyafetli iki erkeği iyice süzerek onlar sezmeden kendi yüzeklerini onların parmaklarına geçirip oradan ayrılırlar. Mem ile Tacdin ayıldıklarında kendilerinin bezgin ve sersem onlduklarını görürler. Bu esnada Tacdin Mem’in parmağında, üzerinde Zîn yazılı mücevheri fark eder, Tacdin Mem’ın parmağına doğru elini uzatınca Mem de onun parmağında bulunan pana biçilmez ve üzerinde Sitî yazılmış olan yüzüğü görür. İkiside Sîti ve Zîn’in ne yapmış olduklarını anlarlar. Sitî ile Zîn dadıları olan Heyzebun’a anlatırlar. Dadıları bir hekim kılığına girerek hasta olan Mem ve Tacdin’in yanına varıp, Sitî ve Zîn’inde onlar gibi yandığını söyler ve yüzükleri geri ister. Tacdin yüzüğü geri verir. Fakat Mem ’bununla yaşıyorum’ diyerek yüzüğü vermez. Mem ile Tacdin kalkıp arkadaşlarına durumu anlatırlar. Bunun üzerine Tacdin için Cizre’nin önde gelenleri Cizre Bey’inden Sitî’yi Tacdine isterlerler. Bey, Tacdin’e Sitî’yi verir. Böylece yedi gün yedi gece düğün yapılır. Aslen Botanlı olmayıp İran’ın bir köyünden (Merguverli) olan Beko, Bey’in kapıcısıdır. Tacdin Beko’yu hiç sevmez. Bey’e kaç sefer bu adamın kapıcılığa layık olmadığı söyler fakat bey: ’değirmenimiz onunla dönüyor. Köpekler de kapıcıdırlar’ der. Beko, Bey’in Zîn’i Mem’e vermemesi için ’Efendim, Tacdin kendi tarafından Zîn’i Mem’e vermiş.’ Bunun üzerine kızan Bey, ’and içerim ki; Zîn’i eş olarak Mem’e vermeyeceğim’ der. Bey’in ava çıktığı bir günde Mem Zîn’i görmek için bahçeye girer. Mem’i gören Zîn birden yıkılıverir yere. Bu sırada Mem onu görmez gül ve reyhanları seyrederek şöyle der] ’Ey gul! Eger tu nazenînî, / ’Ey gül! Gerçi sen de nazeninsin, Kengê tu ji rengê ruyê Zîn’î / Sen nerde, Zin’in yüzünün rengi nerde? Ey sınbıl! Eger heyî tu xweş bû, / Ey sünbül! Gerçi senin güzel kokan var, Reyhan ji te bûyîne sîyehrû, / Reyhan senin için kara yüzlü olmuş. Hun ne ji mîsalê zilfe yarin / Fakat siz yarimin zülfine benzemezsiniz. Hun her du fızûl û he zekarın / İkiniz de arsız ve herzecisiniz. Ey bılbıl! Eger tu ehlê halî / Ey bülbül! Gerçi sen de aşk adamısın, Perwanyê şem’ê werdê alî, / Kırmızı gül mumunun pervanesisin. Zîn’a me ji sorgula te geştir / Benim Zîn’im senin kırımızı gülünden daha şendir. Bext’ê me ji talıê te reştir’ / Benim bahtım da senin talihinden daha karadır.’ Mem bunu söyledikten sonra Zîn’i görür ve oda orada bayılır. Ava giden Bey, avdan dönünce Mem’i bir abaya sarılmış bir şekilde bahçede görür. Mem ’Beyim, biliyorsunuz ben hastayım canım sıkıldı gezeyim derken sonra kendimi burda buldum’der. Bey’in yanında bulunan Tacdin abanın altında Zîn’in saçlarını görür, durumu anlayan Tacdin Bey’i ikna ederek divana doğru götürür. Daha sonra eve gidip Sitî ve çocuğunu evden çıkararak, evi ateşe verir. Böylece Mem ile Zîn’in kurtuluşu için Tacdin evini feda eder. Emsali görünmemiş bir dostluk örneğini sergiler. Beko’nun oyunlarıyla beyle satranç oynamaya ikna edilen Mem başlangıçta ilk üç oyunu alır. Beko Mem’in iyi oynadığını görünce Mem’in yönünü Zîn’e doğru çevirir. Zîn’i görüp hayallere dalan Mem, Bey’e yenilir. Sevgilisinin Zîn olduğunu öğrenen bey Mem’in zindana atar. Bir seneye yakın zindanda kalan Mem, Zîn’in hasretine dayanamayıp ölür. Mem’in cenazesinin kaldırıldığı esnada Tacdin Beko’yu görüp öldürür. Beko’nun öldüğünü gören Zîn, bakın hakkında ne düşünüyor: ’Ey şah û wezirê izz-û temkin! / ’Ey izz ve temkinli şah ve vezir! Ez hêvî dikim ne kin înadê / Rica ediyorum inatetmeyiniz, Der heqqê vi menbeê fesadê / Bu fesat kaynağı hakkında. Lewra ku xwedanê ins û canan / Çünkü insanlar ve cinlerin Allahın, Wi xaliqe erd û asimanan, / Yer ve göklerin yaratıcısı, Roja ewî hubbe da hebîban / Sevgiyi, sevgilileri verdiği gün, Hıngê ewî buxzê da raqiban / O zaman buğzu da rakiblere verdi. ... / ... Em sorgulin, ew jibo me xare / Biz kırmızı gülüz, o bizim için dikendir Em gencîn û ew jibo me mare / Biz hazineyiz o bizim için yılandır. Gul hıfz-ı di bin bi nûkê xaran / Güller dikenlerin gagasıyla korunur, Gencîne xwedan di bin bi maran / Hazinelerde yılanlarla beslenir. ... ... Ger ew ne bûya di nêv me hail / Eğer o olmasaydı aramızda engel, Işqa me di bû betal û zail’ / Aşkımız da buzulur ve zail olurdu.’ Nasıl ki bir gülü diken, hazineyi de yılan koruyorsa, bizim de bekçimiz (köpeğimiz) Beko olacaktır. Diyen Zîn, Mem’in mezarının başında devamlı ağlayarak şöyle der: ’Ey vücudumun ve canımın mülkümün sahibi, Ben bahçeyim, sen de bahçıvan Senin bahçen sahipsizdir Sen olamazsan onlar neye yarar Kaşlar, gözler, zülüfler neyedir. Zülfümü tel tel çekeyim Sonra yarim sen beni belki değişik görürsün En iyi hepsi yerinde kalsın Hakk’a emanetim teslim ediyim.’ Diyerek yapıştığı Mem’in mezar taşında canını verir. Bey, Zîn’i gömmek için Mem’in mezarını açtırarak Zîn’i sarktığı esnada şöyle seslenir] ’Memo! Al sana yar! der. Xanî, bu aşk hikâyesini, Kürt halkı arasında oldukça yaygın olan ve sözlü gelenek yoluyla yüzyıllarca dilden, dile dolaşan ’Memê Alan Destanı’’ından esinlenerek yazmıştır. Mitolojik bir nitelik kazanan bu destan M.Ö.’den bu yana halk arasında, daha çok ’dengbêj’ ’ler tarafından ve özellikle uzun kış gecelerinde ard arda uzayıp giden gecelerde manzum ve bazen de anlatıcı durup mensur (hikaye edici bir dille) a nlatırdı. Uzun soluklu bu dengbêjleri, halk âdeta büyülenmiş bir şekilde ve kendinden geçercesine saatlerce dinler ve onu takip eden gecelerde hikâyenin sonunu büyük bir sabırsızlık ve merakla beklerdi. Halkın ilgisini göre anlatıcısı da hikâyenin kısa veya uzunluğunu belirler.
Mem û Zîn
Anadolu şenlikte o gün…….Mem u Zîn göz göze……Mem baygın yerde…. Zîn üstünde.. Mem toprak... Zîn yağmur…. Anadolu’nun gülleri açıyor….Anadolu’nun dikenleri batıyor Mem û Zîn’e Mem hasta… Zîn hasta….. Anadolu yanıyor Mem oluyor….Anadolu sönüyor Zîn oluyor….. Anadolu’ya efsane yağıyor…..Mem yağıyor… Zîn yağıyor Aşk aşka geliyor…..kendini geçiyor….. aşkların ötesinde aşkların üstünde Mem û Zîn Aşıklar aşklarını teslim ediyor Mem û Zîn’e …….aşıklar aşkı terk ediyor Semalarda şimdi aşıklara bakıyor Mem û Zîn ….. Nesini söyleyeyim Anadolu’m……toprağın aşık……toprağın Mem û Zîn Beşiğindeki sevdalı yüreklere Mem gelsin..... Zîn gelsin…. BEYZAN BEYZADE…….03.01.2012 |