mahfuzbenim değil bu eller saklarken seni bilmediğim bir yere kapılar ardına kuyular dibine yeminler üstüne kaç kilidi boğup attım kaç demire el sürdüm kaç demir kendini biledi göğsümle ya sen kaç kişiye uğradın iman tahtalarında sadık hıfz kaç kişiyi delip geçtin mahfuz bu sabah yine uluyan bi kadın gördüm dövünmüşlüğünden sızan çürük süt boşa akıyordu ötede üç beş adam gölgesi düştüğü yeri yakıyordu seni hatırladım seni unutmadığımı hiç taşlar sabır kırığı taşlar ve de kırıldığı için kırıcı sabrı bir tek göğüs üstlenmiş anladım yüce muhafız kendinden parçaları etimize emanet ederken iman tahta sır ve sadakat hem ölüp hem dayandım |