Kendi Resmiyle Süslü Bir Ölü
biliyorum,
yıllarca billur ağızlardan çaldığım eski bir su masalının gizli sularında bekliyor beni, yağmur meleği.... birbirinin içinde üşüyen, birbirinin ıssızlığına kapatılmış dayanılmaz aşkların mühründen, bir pişmanlığın gürültüsünü çizerek geçiyor ansızın melekler.. zamanın yeni bahçesinde, tenimin kıvılcımlarına dökülüyor teni, hayatların o kimseye yetmeyen karanfilinden... ölümü hatmederek açılıyor bir nefeslik rüyalarımın kapıları, çünkü aşka değerek geçiliyor ruhun uzlet gecesinden.. tenden ve candan akıp gidiyor ruhumun aşk sayfaları.. bir vebalin sonunda sesimin hayalini topluyorum, ateşimi cezbiyle soğutan kadının hasret burcundan.. ve bütün rüyalarımı söndürüyorum, orman gözlü kızıl bir kadın havalanıyor kendi toprağımın zehirli kilinden, kırılan bir kalple bütün yalanların birden söylendiği, rüyalarımın gizli bahçesinde herşey akıp gidiyor rüzgara kapılmış küller gibi. ve herkes kendi kıyametini yaşıyor içinde daha hayallerin ilk durağında, tenin hazlarına bölünüyorum mühletim bitiyor, kaderimin her bölgesini başka tende yaşıyorum, tılsımların muskaların altında.. sonunda; kendi resmiyle süslü bir ölünün ırmakları yanıyor, aşk öncesi şehirlerin cürmünden... aşk sonrası; işte orası meçhul!!... |