Zahiri Hatırlayışlara Bir Gecelik Saygı Duruşu
Hiç değişmemişsin, gölgelerin bile kırışmamış
Hala aynı günlerden dikme bir hüzün üzerinde Geceler yine gözlerinin kiracısı Ellerin yine tereddütlü pinokyo yalanları Yine unutacaksın beni öptüğünü sandığın günleri Çünkü sen parlak bir teras böceğisin Çatısında hiç duramayan biraz kıpır kıpır Müsaade edersen gözlerine bakarak konuşmak istiyorum O yüzden ne olur kaçırma ağlamalarını dudaklarımdan Sıkış sıkış bir hüzün içinde telaşsız bezginliğim Kimsesizler yurdunun en yorgun öğrencisi gibiyim Eğer dayanamayacak gibi olursa yapraklarım Biraz yaşadıklarımızdan kopardığın harflerle üfle Bilirsin çabuk kururum Rakım Kırk Bir Buralar serin olur düş akşamlarında Üstüne sarılacağın bir renk giy istersen Üşütüp için acıyacak yine Eskimiş kadife bir rüyanı giyin ya da Seversin sen altyazısız öpmeleri Susturucu takılmış kapılmaları o simasız birikintilerinde Gözlerin yine hep o pencerelerde değil mi Hem öfke duyup hem beklemek gibi sevdiğimiz şeyleri Vazgeçememenin günaha bulanmış hazzı gibi Hafızanı bir su damlasında hapsetmek isteği gibi Ruhunun kıpkırmızı olduğu zamanlara çentik atar gibi Ne muhafazakar bir dilin var Sözcükleri adımlamaktan kaçan Bazen ne düşünüyorum biliyor musun? Mezar toprağına bile solması güç çiçekleri ekiyoruz Hiçbir şey solmasın istiyoruz ölümden evvel Solgunlaşmasınlar istiyoruz elimizde kalan son tutkular da Koltuk altımıza sıkıştırılmış bir buyruk gibi Kim keşfedebilmiş ki sonsuz haz topraklarını Belki de bu yüzden düşkünüz sonların bile bakir olanlarına Tüm mazeretler tende durmuyor, kayıp gidiyor Vücudumu saran şarap kokulu anılarımdan çaresiz Biliyorum bulutlara sarmalanıp da Camlarını kırıp acıtan mesajları sevmiyorsun İstiyorsun ki paslı da olsa sırra kadem basamasın huzur Ama bir yandan da biliyorsun ki huzur dünyanın en çabuk esen rüzgarıdır Ağlama sakın darmadağın bir sessizlik gibi Ben hala acemisiyim yapıştırılamayan hikayelerin Ne kadar zamanım kaldı ki daha sana ölecek Biraz sonra gözlerin bile ne renkti hatırlamayacağım ne de olsa Çok sevdiğin bir kitabın sayfalarını kimsesiz bir okyanusa bağışlaman gibi Sırf sen öyle istiyorsun diye Gel buradan kaçalım Tıpkı eski olmayışlarımızdaki gibi Sen orana kaç Ben burama Kaçalım hiç tanımadan ikimizi Hiç tanınmadan yine usulca, usülsüz Daha birbirimizi hiç bilmeden, bilemeden Doğmamış bir sancının kordonu sarmadan ruhumuzu Kaçalım yine şimdisizliğimize - Garson! - Buyrun! - Bu şiiri karşı masada yalnız oturan bayana verebilir misiniz? - Tabii efendim… - Teşekkürler… Sahi kimdin sen? Kul ile sevda arasına girecek kadar pervasız ve görünmez Ve keşke Hatırlayabildiğim bir gerçekliğin kalsaydı bu geceden… Oktay Coşar |
Tebrikler.