Sanrı / 3(Mutlak ve Görece) - Anahtar - Neresinden başlasan sonu hüsranla biten Hiç bitmez zannedilen ama zamanla biten Kararmaya yüz tutmuş yorgun akşama dair Geceyi sevda bilmiş mutsuz yaşama dair Anlatılmış son öykü,söylenmiş son şarkı bu Gördüğüm rüyaların, gerçekten tek farkı bu. Sessiz sedasız bir düş, belki masal şimdilik Belki çölde kaybolmuş yalnız bir sal şimdilik. Zamansız bir terk ediş, sessiz bir veda belki Susturulmuş bir çığlık, yankısız seda belki . Kimbilir, yaz göçerken; dal inceldiği zaman Belki duyulur sesim, vakti geldiği zaman. Ama şimdilik sesim, bir bahçede konaklar O bahçe ki kimbilir kaç hüsranımı saklar. Aslına bakarsanız, işin masal faslı bu Gece, karanlık ve ben; hikayenin aslı bu. - Kapı - İsmim yok! Kimliksizim; eğer tabiri buysa Dünyada yaşıyorum,doğduğum yer doğruysa. İsmim yok! Soyismimi yıllar önce kaybettim Gölgem beni taşıdı, bense gölgeme yettim. Gökkuşağından korkan bir hayalken sözlerim Sabahsız bir gecenin kıyısıdır gözlerim. Kimbilir kaç senedir devasız bir sızıyım Tüm terk edilişlerin, kronik yalnızıyım. Önce ışıklar söndü; bir ben kaldım yanımda Hasret de bana kaldı sahipsiz isyanım da. Sonra yıldızlar kaydı; herkes bir dilek tuttu Kimisi murat oldu, kimini gece yuttu. Kimi karaya güldü, kimini ak ağlattı Kimi erken yoruldu kimi duvak bağlattı. Kimi bir kez emretti; yeni kölesi geldi Kimi aşka mecburken aşkın ölesi geldi. Benimse ne dikenim ne gülüm sabah gördü Yüreğim hergün eyvah, gözlerim günah gördü. Üstelik ışıl ışıl, aydınlık bir gündüzden Gözlerim kaçar oldu - ve belki sırf bu yüzden - Yıldızıma kar yağdı, buz tuttum; üşüyorum Tutunacak dalım yok, yoruldum; düşüyorum. Düşüyorum ve toprak ne yumuşak ne çok sert Ne ismim kadar mağrur ne gözyaşım kadar mert. Düştüğüm yer ne deniz ne okyanus ne de göl Ne kimsesiz bir ada ne de vahasız bir çöl. Düştüğüm yer bir kapı, kapının kilidi pas Gördüğüm her yüz gerçek,gerçeğin adı kumpas. Baktığım yer karanlık; karanlık çırılçıplak Girdiğim yer bir bahçe,bastığım her yer ıslak. Islanmış bedenimle sırılsıklam yürüyüp Düşlerimi ardımdan bir suç gibi sürüyüp, Korkuların üstüne korkarak gidiyorum Kendimden korkuyorum ve biad ediyorum. Ardımdaysa,ardımdan dört nala koşup gelen Artık sığınacağım en son adresi bilen, Yalınkılıç kuşanmış düş avcısı atlılar Cehennem sorgusunun baş savcısı atlılar; Anahtarı pas tutmuş bir kapının önünde Ve duvarı çatlamış bir yapının önünde, İhanet namlusunu öfkeyle fişekleyip Karanlık düşlerine binbir yalan ekleyip; Hüzzam kokan bahçeme girmeyi denerlerken Ama seferlerinden eli boş dönerlerken, Cinaslı cümlelerin anlamını yorarak Kimliksiz ahvalimi kapı kapı sorarak, Gerçeğin aynasına bir kaç kurşun sıktılar Ve ne kadar suç varsa üzerime yıktılar. Saat durdu,gün sustu; sus pus olmuşken nefes Sessizce fısıldadı rüyalarımdaki ses: `` Aynaya kurşun sıkan önce kendini vurur, Tenhada gebe kalan aydınlıkta doğurur ! `` Artık biliyorum ki söylenirken son şarkı Kainat dursa bile döner düzenin çarkı. Ama sizin hüzünle doluysa sandığınız Yani mutluluk diye hüsransa andığınız Rüzgarın ters estiği yönden buyurun lütfen Yasaklı düş bahçeme önden buyurun lütfen ..... |
İnsanın beğenisini ifade edememenin aczi içindeyim
USTALIĞINIZA ve SANATINIZA
SAYGIM SEVGİM HER DAİM