EylülŞiirin hikayesini görmek için tıklayın On iki eylül bin dokuz yüz seksen, yer bursa
Günlerden Cuma henüz 17 yaşında lise ikinci sınıftayım, o gün öğleden sonra rehberlik dersi vardı, bizde 5 arkadaş bursa ulu yolda bir medresede kalıyorduk, öğle yemeğini yedik ve dışarı çıktık ama ortalıkta bir gariplik vardı. Herkes ne olduğunu bilmiyor anlamsız bir telaş içerisinde öğretmen ve öğrencilerin yüzünde karamsar bir hal vardı, çok geçmeden saatimiz geldi sınıfa girdiğimizde kimseler yoktu. Yaşıyorsa Allah uzun ömür versin ölmüş ise Allah rahmet eylesin, sadece rehberlik dersi hocamız Ahmet yazıcı vardı sınıfta, oda masasına oturmuş sağ elini başına dayamış o güzel yüzünü büyük bir hüzün kaplamış ağlamsı ağlamsı gelin bakalım çocuklar Allah büyüktür dediğini hala şimdiki gibi hatırlıyorum. Ve onu o halde gördükten sonra çok duygulanmıştık, ne oldu hocam anlatırmısın dedik, çocuklar anlatacak bir şey yok, çok şey var sadece askeriye yönetimi ele koydu ve sıkıyönetim var dedi. Tabi biz çocukluk ruhuyla delikanlılığa henüz adımını atmış ana yok baba yok yurdun kırsal kesimlerinden gelen birer öğrenci olarak bizleri hangi sıkıntıların kucaklayacağını bilmiyoruz Ve Ahmet Yazıcı hocamız o gün sadece dikkat edin çocuklar, iki kişiden fazla arkadaşlarınızla dolaşmayın ortalıkta, şimdilik gidebilirsiniz dedi. Ders yok mu hocam dedik evet şimdilik yok dedi ve işte o zaman durumun ciddiyetini ve bizleri ne büyük tehlikelerin beklediğini anladık. Ve sonrası öyle bir devam etti ki Allah o günleri bir daha yaşatmasın, anlatmakla yaşamanın arasında çok çok büyük fark vardır, bu sadece 12 Eylül ihtilalinin en yeni başlayan hatırası olarak kalan kısmıydı, ömrüm kifayet ederse, ileriki günlerde 12 Eylülün izlerini kaleme almayı düşünüyorum. Bir daha böylesi bir ihtilal yaşamamak dileğimle fiemanillah Hep acı yaşadık hep çile gördük Bu dava uğrunda dirildik öldük On iki eylülde kor olduk söndük Külleri savurdu ıssız eylüller 12 Eylül Eylüller karartıyor evlerin ışığını Gözyaşı dolduruyor aşların kaşığını Acı ağıtlar sallar yetimin beşiğini Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları Eylüller kopartıyor gövdesinden dalını Eylüller ayırıyor arısından balını Eylüller yağmalamış başındaki şalını Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları Yiğitler susturuldu, gencecik solduruldu Haneler boşaltıldı, zindanlar dolduruldu Umutlar kurşunlandı, yargısız öldürüldü Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları Yıldızlar hep kaybolmuş, ay dünden firardadır Her gece hain pusu, memleket zarardadır Alperen hedef olmuş, zalimler karardadır Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları Saraylar viranedir yas kokuyor haneler Milletin kan ağlarken bayram eder caniler Dünya benimdir sanmış nemrut gibi faniler Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları Her on iki eylülde yüreğim hiddetlidir Bu on iki Eylüle öfkem çok şiddetlidir Aklım zamana gebe isyanım illetlidir Hüzün, keder yağdırır Eylülün yağmurları Gözyaşıyla karılmış bunların hamurları Nuh Comba |
Ben 12 eylül olayları olduğunda henüz bir yaşındaydım. Ama yapılanları yaşım yirmilere geldiğinde dinlediğim zaman sanki yaşamışcasına hüzünlendim. Nice memleket sevdalılarına az çektirmemişler. 12 eylül halada bitmiş değil. Uzantıları Koca Reis'i yediler sonunda. Ama inşallah midelerine oturacak.Kaleminiz Kelamınız son nefese dek daim olsun.
selam, dua ve saygılarımla....