MEYHANEDE BU GECE
Sür çingene,
Sür yayını Kemanının en içli teline. Bu gece duymak istiyorum doyasıya, Yaşamak ölesiye, Yaşanmamış geçmişe meydan okumak, Yudum yudum değil, Bardak bardak, Şişe şişe.. Durma çingene, Bırak En kıvrak notalar Dökülsün parmaklarından. Kimin olursa olsun dert, elem, Bu gece Yalnız benimdir neş’e.. Herkeze içki ver meyhâneci, İçen, içmeyen Herkes sarhoş olmalı bu gece, Herkes kendi gönlünce... Kırın şu duvardaki saati, Zaman hep bu ânı göstermeli İçtiğimizce.. Devam et sen, çingene, Çal, Herkes sızıncaya kadar çal, Üç teli kopsa da kemanın, Kalan gene yeter, çal.. Sen Bu gece bir Darvaş, Bir Paganini.. Yorulsan da gene çal, Sil içli nağmelerinle Yavaş yavaş Tüm unutmak istediklerimi.. Kalksın kadehler, Boşalsın, gene dolsun kadehler, Adını bilmediğim dostlarım, Haydi, Bu kez de düşmanların şerefine içelim! Boşalsın, gene dolsun kadehler.. Tazele içkileri meyhâneci, Bu gece herkes benden, İçen, içmeyen, Herkes sarhoş olmalı, Herkes dilediğince.. Sen, hey, oradaki, Göğsündeki gülü kırmızı, Çingenenin üç kocalı bâkire kızı, Durma yabancı gibi, Katıl aramıza, Çık şu fıçının üstüne, En güzel raksını göster bize Bu gece.. Daha kıvrak, Daha hızlı, Eteklerin daha yukarı, Görünsün kalçalarının süt beyazı.. Bu gece sen herkezin, Bu gece herkes senin, Bu gece yalnız sen Gönülleri fetheden, Meyhanenin tek dişisi.. Çingene, durma, çal, Durma ne olur, çal. Sen durursan eğer Zaman gene başlar yürümeye. Çal, ne olur durma, çal, Bir çaldığını gene çal, Yeterki çal.. Meyhâneci, ner’desin! Önce bir kova su dök başımdan aşağı, Sonra tazele içkileri, Boşalsın, gene dolsun kadehler. Davranın dostlarım, Düşmanlar aşkına davranın, Kadehte bekletmeyin bu kızıl âteşi, Dudaklardan, Bırakın aksın damarlara sıcak sıcak, Sarsın ruhları Doğanın bu en güzel nîmeti. Her damlası bir ümit, Her kadehi bir düş, Her şişesi bir tutku. Koklayın önce uzun uzun, Sindire sindire içinize, Derin derin bakın, Nakşedin göz bebeğinize Hayyâm’ı görürcesine, İçin için hissedin anlamsızlığını İçmeden geçen günlerin. Vurun masalara Okşar gibi tuttuğunuz boş kadehleri, Aksetsin kulaklarda yankı yankı. İçkiyi yalnız dilinizde değil, Beş duyunuzda duyun, öyle için, Derin derin.. Dolsun kadehler, Boşalsın, gene dolsun kadehler.. Susar gibi oldun çingene, Yoksa yoruldu mu kemanın? Ya sen, esmer dilber, Eteklerin neden uçmaz oldu havada? Hey, dostlarım! Nereye? Neden kalkarsınız birer ikişer? Ner’den gelir kapıdan süzülen bu aydınlık? Yoksa dışarda gün mü ışımada! Oysa, Durdu sanmıştım ben zamânı Saklamaya çalışırken boş şişelerde Yaşanmamış bir gençliğin öyküsünü, Bardak bardak.. Söyle meyhâneci, Ne tam ayığım ben, Ne de tam sarhoş. Söyle, şimdi ne olacak Bardaklar bomboş, Masalar bomboş, Ve hele kollarım! Gelin, Gelin arkadaşlar, Giderayak biz bize Son bir âlem yapalım. Sen sağıma otur meyhâneci, Sen de soluma, çingene, Kız! Öyle aptal aptal bakıp durma, Geç sen de karşıma, Hah, işte öyle! Kaldıralım şimdi kadehleri, Herkes ayrı ayrı, Herkes gönlünce.. Ben gene Düşmanlara kaldırıyorum içkimi! Şaşmayın be dostlar! Sormayın be dostlar “neden” diye! Ben, Bir şeyin sırrına ulaştım bu gece: Şerefli insan o kişidir ki, bence, Yalnız dostları değil, Düşmanları da şereflidir bir derece. İşte, Elimde kadeh, kafamda bu düşünce, O şerefsizlere şeref verdikçe Hem kendi şerefime şan katıyorum, Hem de Sövüyorum onlara onların dilince, Sövüyorum dilediğimce... MG |