elveda
herhangi bir zamanda herhangi bir yerde;
bir sokak, bir merdiven bir köşebaşında, binerken dolmuşa ya da trene belki vapura, yan yana duruşun akustiğinde yada panorasında, aynı şarkıyı dinlerken baktığımız uzaklar, farklıydı. ırayan yolcu el sallarken gönderdiğimiz selam, uzaktı. hülasa; dalgın yürüyüşlerin tökezlemesiydi rastlaşma tesadüfmüydü değilmiydi ; kim bilirdi, bilebilirmiydi..? çarpıştık: -pardon; sonra ayrı yollara yürüdük. günlerle gelen yollar yakınlaştıkça, rastlaştıkça zamanda, gözlerinden bir iz buldum hayatına, "bahar" koydum adını... bende; içimin isyan saatleriydi, sende ise başlamıştı ayaklanma ne kadar mülteci düş varsa karanlığında firardaydı kaosta savaş alanıydı yüreğin ve başlamıştı kanlı bir hesaplaşma. içindeki şefkat buğulu gözlerinden yürüdükçe isyana durmadı isyan, yatışmadı öfke ve bedel istendi asmaya yarınlar alındı elinden çıkarıldı "umut" darağacına ve "senin hala umudun kalmadı" yarına! karanlık oldu; siyah oldu sonra giyindi zamanda cellat ve okunmasın diye maktül’ün gözlerinde masumiyet, perde çekildi gözlerine! sonra kış başladı , soğuk üfledi kendini gönlünde açık kalmış pencereden soldu tüm yeşil ve sallandı "son umudum" bir dar ağacının ipinde çekiliyorum aranızdan, şen ol ayrılık!! bir zamanlar bende vardım, yürüdüm bu yolda.. isyanın ağıza alınmaz edepsiz küfürlerini size bıraktım, susum benimle, dalgın bir yürüyüşteyim, size sonsuz elveda... B. . Ekim 2011 |
bir zamanlar bende vardım, yürüdüm bu yolda..
isyanın ağıza alınmaz edepsiz küfürlerini size bıraktım,
susum benimle, dalgın bir yürüyüşteyim, size sonsuz elveda...
elveda ....