sevgili amelia ;
biz hangi zamanda olursak olalım sevgili amelia, senin tozlu raflardaki ellerin hiç bir kitabı rahat bırakmazdı. ve hayatın katranları ellerine her bulastığında önündeki hizmetçi kılıklı önlüğe silerdin de yine de dem vurmazdın kirden . sen ki pasaklı bir kız çocuğu, sen ki sarı saç örgüleri her gün defalarca dağılan bi sokak dilencisi, sen ki hiç görülmemiş ruyalarda en masum belli belirsiz naif bir hayal kırıntısı.. güzeldin amelia günlerden pazar olduğnda da aylardan sonbahar geldiğinde de çingenler yüklü kervanlarıyla uzak ülkelere göç etmeye yollara düzüldüğünde de savruk bedenin bir uçurtma misali yarı özgür mutluluğunu taşırdı gökyüzünün en derin en onulmaz beyaz mavisinde. . . umudun önüne gözlerinden birer parca renk koyduğmda o bile soluk kalır, güneşin altında ezilen bi sokak lambası gibi sessiz sedasız çaresizce suskunlasırdı. güçlüydün amelia hiç bir adamın güçlü olamadığı, hiç bir dağın dayanıklı olamayacağı kadar. şimdi suskun tanrılar seni izlerken sen bir melek edasında hepsine birer birer çalım atar görmezden gelirdin , bütün semai dinlerin peygamberlerinden birer parca almıs gibiydi gülüşlerin. "yok tanrı’m bu bi kadın olmaz" derdim her namaz vakitleri secdede, her pazar günleri kilisede..bütün kıtalar arasında bi köprü gibiydin gittiğin her yerde, tüm baslar sana cevrilir bütün yürekler sana doğru koşardı birbiriyle savaşarak. sense tüm tanrılardan bir lokma almıscasına öylesine tevazulu, öylesine bası arşta, öylesine sade ve öylesine şatafatlıyken tüm çelişkileri aynı anda kucaklayıp, uğruna ölünesi an’lar yaşatırdın çırpınan her bedene.
18.ekim11 |