bulanık
gökyüzü ne kadar da dağınık; saçlarını açınca sen
diğer bütün kadınlar örtünüyor içimde bir sen soyunuyorsun sayfa sayfa dinsiz bir yalnızlığa inen o hüzünlü kitapta bir sensin kaybolan içbükey bir kalabalıkta sen, esareti soyundan gelen bir çingene ressamın mavi duman boyalı bir evde ölü bulunmuş düşüsün ne gezegenler soğumuş bıraktığın boşlukta hep batıl öpmüşsün birilerini, sarhoş bir kevaşenin kavisli dudaklarıyla hep eksik kalmış renkler, tanrılar yeryüzünden çekilmiş gökyüzü ne kadar da dağınıkmış sen saçlarını açınca ve ne kadar da çok denizmiş gözlerin öyle bakınca dokun, içimdeki pürüzsüz yabancıya ve anla berrak bir cümle yok heybemde ruhumun bulanıklığını getirdim sana |