Hûma
//İskender’in kılıcı kadar keskin
Spartaküs’ün hıncı kadar devirgendi gücün Sen halâ neyin keşfindesin !// bugün yine göğümden geçmedin Hûma çok bekledim seni sarkık kalacak yine dudaklarımın köşe başları gam çanağını tıka basa dolduracak bu meyus gözyaşları şimdi hangi iz düşecek sâye-i afâkıma ya da hangi bulut yanacak yakılacak telâşlı âsumana güz sancıları acıtacak yine ölgün bedenimi canım yanacak ! ey Hûma ! alp dağlarında buz mu kesti aşka uzak yüreğin kuş uçuşu menzildeydi oysa sana amade iklimlerim yine kış bitmeyecek ! ehven yaftalar yapışacak şimdi üstüme sevdaya dair kimi ağırdan alacak, kimi yok pahasına satacak belki miadım dolacak ! matem değil bu yok oluşumun festivali yalnızca ben de mutlu olacağım inan hiç doğmayacak gülüşlerim ölüşlerimin yerini alınca salâm okunacak ! bugün yine göğümden içmedin Hümâ bırak göz yağmurlarım ılgıt ılgıt izbe sokaklarıma ağsın sensiz de mavidir, maidir semâ lâkin sen boz bulanık yoz varlığınla beni ufaladığın parelerce … yok olacaksın ve hatta…çisil çisil ağlayacaksın ! ahh Hûma ! kasvetin gergefinde gerilecek gök yüzüm binbir renge bürünecek duygu dağarcığımda her geliş bir şölen, gidişlerini hiç sorma ! şenliğe yayılan hüzün dalgası anaforlara gebe her girdap bir hicran doğuracak ! heyhat ! sarkıt tavus tüyünü kaf dağlarından Hümâ gümanım yettiğince, vefam doruğa tırmanacak gözlerini kartal bakışı sanma göremedin bendeki kendini ya ! pençelerin tutunamadı tutkularıma çırpınışların senciliğin esaretindeyken zincirlerini… kıramayacaksın Hûma ! bugün yine göğümden uçmadın Hûma ! esrik avuntular geçir şimdi süzülüşlerine karmaşık bir çığlık yırtsın bağrını dinle ! uçsuz bucaksız bir sayıklamalardasın kendini kendin bile duyamayacaksın bu gidişle uzandığın dağlar dar gelecek hürriyetine ve bir zaman öylece savrulacaksın yalancı sevdaların estiği yere kayıtsız sevdaların kayda geçecek her darbede inleyecek vurdumduymaz sanrıların bir gün kuytularıma yolun düşecek gök kubben dar gelecek, belki de yarın boğulacaksın ! ey Hûma ! … ey saye-i muamma kanatlarından süzülen yakamoz buğuları gökkuşağımdı ya hani göğüm kuşaksız, göğüm büklüm büklüm, göğüm alabildiğine gri şimdi kaf dağının ötesinden duy sesimi dermanın dermediyse cesaretini zümrüdüankanın kuluncunda süzül enginlerime gün gelir, gam gider bulurum seni bıraktığım gibi sakla kendini bana niyazkâr zikirler sana ithaftır Hümâ çağrılarıma yürek tıkama! hayallerin dar gelirse giz’li uçuşlara atlantisin izbe sokaklarına at kendini ve ... sular çekilinceye kadar çıkma ! . |