Aşkın En Ağır Yüzü
Aşkın en ağır yüzü...
Sanırım mutluluğun en tenha formülü; hoş görmekti hor-görünü Ve adlandırmamaktı sevdayı sana adanmış aşk koylarında Bir isim koymak sana... Seni bir ada Seni bir orman Seni bir deniz gibi sevmek.. Hakaret etmek gibi seni doğuran o anaya... Merhametin; koyu bir vicdansızlık kadar derin şu sıralar Ve kararmış bir gökyüzü dönüyor başım üstünde O koyda martılar... O koyda sen... Yine ben; Aşk komasında buldum yüreğini bir kadının İmdat dileniyordu. "Aşığım" diyordu. "Aşığım delicesine ve sen sahte kadın! Sen sevdamın karasını alnına bulamışsın...." "Kimsin?" dedim... "Kimsin ve ne istiyorsun sevdiğim adamdan" "Söyle adını! Söyle ki bileyim kim istiyor benden; Benim ’murâdımı’ ".. Bir ayna koydu gözlerimin önüne Yaralı bir kuş gibi çırpınıyordu şu köyden öteye "Al" dedi "Al bak kimim ben... Beni mi tanır artık, kendini bana mı tanıtır o bir çift göz Bilemem..." "Bir ayna... Ne var aynanın öte tarafında!" Aklım Aklım adına takılmıştı o kadının Bir kadın, Ve o kadını anlatır, harflere zincirlenmiş bir tanım Ararken gözlerim bir labirent içerisinde başkaca bir fukârâ Adı yüreğime kazınmış bir gerçekle karşılaştım. Anladım... Ben bir yürek sahtesi, ben fânî bir fenomen Sevgilim; Seni ben, yüreğimdeki kadından daha çok sevemem ... A.Gülsüm Güneş |
Saygılarımla
Tebriklerimle
İsmail Yılmaz