SEYYAHVakit dolmamıştı daha, garlarda rüzgâr vardı henüz. Saçlarına kar düşmemişti güllerin. Yağmur altında saklanırken gözyaşlarım, gitmezdim "KAL" deseydin. Gerçekten isteseydin... Gül şehrinin adına yazılırdı adım. İzmir’in dağlarında çiçekler açardı. Ağrı dağından bir kuş havalanırdı, Fırat’ta yonca yıkayan kızın omuzlarına konardı. Hiç yorulmazdı kanatları. Adana’da nasırlı pamuk avuçlara yatıp, rüyalarını sızdırırdı Uzungöl’e, eğer sevseydin... Seksen günde devr-i âlem ederdik biz de. Sen yanımda olsaydın, kırk yıl aç susuz, seyyah olurdum gözlerinin çölünde. Sonsuz duamdın ey yâr! Hayra yorduğum tek rüyamdın. Nefes diye içime çektiğim, tohumuna el değmemiş sevdamdın. Kendi kıymetini bilemedin, ömrünü gelene geçene yol eyledin. Paspasının altına sakladığım yaramı görmeyip, kapından her geçene çiğnettin... Damla damla sızdım ayak izlerine. Nerden geçsen beni sana hatırlatsın yollar diye. Yollar bitti, zaman geldi. Gitme vakti şimdi ey sevgili! Tüm kelimelerin anlamsızlaştığı , cümlelerin birbirine dolandığı, hep seni anlattığım noktasız satırları al şimdi yanına. Vasiyetimdir benden sana. Sahip çık, iyi bak onlara. Çünkü; bir sen daha gelmeyecek bu dünyaya... Gülşen Mavi |