Koşuyorum sabahaYürümüyorum, Koşuyorum, sabaha, Bir geceyi arkamda bıraktım, Tan kızıllığı düşen göllere, Küçük çakıl taşları attım, Halkalarda doğan gözlerin baktım, Gözlerin bir başkaydı yine, Ördekler havalandı sazlıklardan, Sazlıklara bakarken daldım, Bir an sazlıkları, Uçuşan saçların sandım, Günü başlatıp, Güneşi tepe yamacından aldım, İşte yine, Çocuksu bir hengâme, sabahındayım. Bir panik, bir neşe ki anlatmayım. Ruhum bahar göçlerine hazırlanmıştı, Oysa diyorum /diyorum da, Eylülün sonunu yaşıyorum, Sabah güneşinde sofada, Şaraba ilişiyor gözüm, Bayağı tozlanmış üzeri, Duvarımdaki resim gibi, Yıllanmış şişedeki şarap, Ruhumun aşk mahzeninde, Kadehler duvarlarda iz bırakmıştı, Ölümün küs olduğu gecelerde, Yaşama sitemkârım amma, Hala barışığım hayatla, Kısır döngü içinde, Günleri tüketiyorum, Karşı tepeden güneş el sallarken, Erişiyorum akşama, Akşamlar serin oluyor, Geceler soğuk bizim buralarda, Samanyolu an be an uzaklaşıyor, Yıldızlar görünmüyor geceleri, Gökyüzünü kara bulutlar kapladı, Düşmüyor bir yağmur damlası, Ayaz inan ki bu şehrin havası. Bozacı, şerbetçi yok, Bizim buralarda, Erken girer insanlar evlerine, Caddelerde birkaç sokak köpeği, Sahipsiz kedilerse çöp tenekelerinde, Akşamcılar caddelerde turlarken, Arabalarında çekiyorlar yine, Üç beş şarapçıysa köprü altında, Birde yolları süpüren çöpçüler, Cadde arasındaki çimenlerse, Bakımsızlıktan kurudu, Tepelerdeki otlar gibi, Yinede suluyor belediye, Canlanır belki diye, Gecelerin bir süsüde polisler, Onlarda geziyorlar, Mavi kırmızı lambalarıyla, İnsana hasret yollarda. Eskiden bekçiler vardı, Daha bir başkaydı şehrin havası, Ambulansta geçiyor Siren çalmıyor, Kime çalacak caddeler boş bu şehirde, Az kaldı geleceğim diyorum da, Gelirmiyim biliyorum, Yağmur yağıyordur şimdi, Senin orada, Sense sundurmada, Bir panik bir telaş belkide yolarda, Çocuklarda vardır yanında, Saçların yüzüne yapışmıştır yağmurda, Gözlerinse yine aynı. Umutla bakıyordur sabaha. Orhan YILMAZ |