adamkoydu sepetine kendini iyice gerdirerek birine iplerini tam koltuğunun altından tan ağarmadan kıl düşse kesilirdi ayazın kılıncı çorapları tabanından yoktu papucunun ucu destur diyerek düşek türbesine kucağına çekti yolu düşler seriyordu virajı keskin şosede kim toplarsa toplasın ne derse desin yeter ki onun ardından gelmesin elektrik mavisi bulutlar geçiyordu üstünden vurmuşlardı zaten uçan kuşunu yolladı bir an ruhunu cisminden geçti gözünün önünden galata’nın yokuşu dilim dilim oldu tranvay raylarında ingiliz kumaşından paltosu ve iki belikli sarıyer sırtlarından koşarak istinye’ye teri bile anber kokan kız geliyordu beklediği yere irkildi gök gürledi ağzı dolu küfürle yere tükürdü ulan kömür bahtım gibi seni çekeceğim gene bir de kara olmasa rengin eğildi duldalayarak sepetini derin nefes çekti cıgarasından ağız dolusu da it öldüren şarabından kuşlar dönüyorlardı yatıdan kasım |
vurmuşlardı zaten uçan kuşunu
yolladı bir an ruhunu cisminden
Şiiriniz çok güzel.