şarap kızıl leb kırmızıgünah neresinde ellerimin topraktan yeni çıktı yara mı sanırsın çiziklerinden ne diken göüsler topladım tapınak bakirelerinden... kaçkındım kaç defa ihtiyattan düştüm haberin var mı incil’i hep benden yana ezberledim hallaç pamuğuna benzettim derebey şatolarını yanık haremlere girdim... mutfak hamallığımda beş koyun çeken domuz budunu papaz’ın vaaz yerine gizledim tırıs’ımda dualar onbeşinde bir ahu’nun soyunmasına esirgemedim... derviş hırkam düşünce dereye dadandım endülüs’ün meyhanelerine şarap kızıl leb kırmızı her gün geçerdik sevabın ötesine... yükseldim tahtadan işaret taktılar boynuma öce kendimi kutsadım meryem ana’nın doğum suyuyla aklandım... şimdi sayılmıyor hiç bir günahım ayinlerden kovulmuş rahibe’lerin koynundayım... kasım |
saygı we selamlarımla...