Bir Dilenci Rüyası
Dilencisiyim ruhumun,
Ne olur birkaç cümle, Düşlerinizin hayrına. Sahi umutlarım neden bu kadar kırıştı? En son kendimi anımsadığımda bir gazetenin üçüncü sayfa aşkıydım, Tirajı yüksek tutkularımın içinde kör olmuşken hayallerim… Hep o gecikmelerden korktum aslında, Geciken bir dudak lekesinden, Geciken bir yağmurun çığlığından… Yine ve yine kendi içimin hırçın güvertesindeyim, Yine fırtınalar bir yılan gibi zehirleme peşinde yazgımın en kanlı yerini, Yine o haylaz dalgalar umutlarımı kemirme peşinde , Ve yine bir öykümün sayfaları savruluyor denizlerimin en tenha yerlerine. Ufuk çizgisi kendini çiziyor bu sefer yaşam ağarırken, Tüm rüyalarım evcilleşiyor kızıllığından arınırken, Pencerelerimden tılsımlı balıklar sızıyor, ağızlarında ıslak şiirlerle, Harflerimden ördüğüm ağlarımı atıyorum düşlerime, Hangi sevişmeler takılırsa artık yazgıma… Işıltılı bir liman görünüyor neyse ki, arzularımın batık tarafında, Birkaç cümlem dalıyor hemen vurgun yeme ihtimaline rağmen, İskelede gözlüklü martılar ve baykuşlar ağlıyorlar sevinçten, Kumdan kalelerdeki savaşçılarım gülümsüyorlar çocukça. Neyse ki karaya vuruyor yine deniz kadınlarım ve onların solungaçlı masalları, Neyse ki deniz fenerim tam ruhumu aydınlatıyor bu sefer, Uykularım ıslanmış yine bir rüyam kendine uyanırken, Yine kan ter içinde bir mutluluk belki de sabahımdan düşenler. Günaydın. Kahvaltı. Sıcak bir çay. Yine perde… Oktay Coşar |
hangi gülüşe baş kaldırır