yolönce aceleci yapraklar düşer omzuna bitti bahar, anlarsın el yapımı çiviler döverler demirciler sonra yol zamanı bu yüreğine çakılacak sanarsın damga yemiş mevsim har’lanır mazine kaçarsın yunur yıkanırsın... sen mi ağırsın şehir mi kim kimden taştı bilinmez kendine döner çelik yuvarlak söylemez asılmaz gidişler duvarlara tablo misali arsenik deliği ayrılmalar silinmez... bir sağ lob’undadır haritan bir sol, kıble’n bile kayıp ayağına geliyor dağlar,cömert yamaçlarda lambası sönük viraneler bazılarında duman,acep kim üfler ah...anadolu’um ,hadi gel de terket... tokların masa başı vatanı, kalem ucu sevdası ve düpedüz uydurması ne dibinden oluyor seni anlamak dublör’süz yaşaması... canlar da ayrımsız yollar da,ekmeği emek bilenlere biz nere onlar nere tek aşk için sahip çıkarlar eylül’lere... yol baş üstüne ekmeğimize de gideriz hasretlimize de kasım |
güzeldi okuduğum.
ilhamınızla kalın üstadımm...