7
Yorum
0
Beğeni
5,0
Puan
1342
Okunma
Zamansız çıkıverir biryerlerden
Bir kır kahvesindeki masanın öte yüzünde,
Dudak kıvrımında ince bir tebessüm saklanan aşkın
Ne olduğunu bile anlayamadan kavuran hüzün saatlerinde
Eylül gibi
Solgun bir bakışta kalbe ziyan
Talan olur savunması gedikli kalelerin
Burçlarına tünemiş alıcı kuşlar dağılır her bir yana
Haber uçurmak için
Çığlık çığlığa
Kahır mektupları yazarsın öfkene mağlup
kendine yolladığın kaçıncı mektupta
Keskin bir kalemin ucunda mürekkep damlar kalpten de içeri
Kendine isyan saatlerin başa bela
Aşkın yol alırken içinden bir Tren garında
Çöker zaman eski bir vagonun ağıdında
Yine yitirirsin umudu giden gider
Çullanır üstüne kendinden göç saatlerin
yalnızlık biner omuzlarına
Sığınamadığın kapılarına sevmenin
Teslim bayrakları dikersin
Nafile uykuların en güzeline uyanamadığına yanarsın
boynunu koklayamadan aşkın
Sarılamadan biter emanet saatler
İki kişilik ayırtılamamış bir oda inler yalnızlığına
Pencereler göz yaşları dökerken sağnak yağış başlar
Son mevsiminde aşk uçar ellerinden
Sımsıcak bir bedende yanamadığına ağlarsın
Soluksuz bir aşk fırtınası esir almışken hisleri
Duygular böylesine şaşırmışken yolları
Sevmeler bataklığında ona boğulurken benliğin
Şaşkına döner içindeki senliğin
5.0
100% (1)