NeyleyimGezsem şu âlemi esen yel ile Dilime dil olmaz dili neyleyim Gâhî ırmak ile gâhî sel ile Yâre götürmeyen yeli neyleyim Aldırış etmeden yokuş düzüne Kırk ilmik atsalar yorgun dizime Oturup gözede değsem sazıma Çalmazsa sazdaki teli neyleyim Meyletmeyip canda ölü sağlara Öksüz bedenimi vursam dağlara Dağlar atsa beni seyran bağlara Baykuşun konduğu dalı neyleyim Nice şahlar geldi geçti diyorlar Karun olsa bile göçtü diyorlar Ecel cümlesini biçti diyorlar Yolunu şaşıran yolu neyleyim Feleğin elinde çileden plan Ömür iki nefes gayrısı yalan Dost dediğin dosta olursa yılan Sohbeti neyleyim malı neyleyim Yorulsam bir yerde yaslansam taşa Gözüm uyku ile girse savaşa Bin bir huri ile kalsam baş başa Yabancı yüzlerde alı neyleyim Bir haber gelse ki bekliyor suna Şu yolun sonunda varırsın ona İsmim yüreğinde geldiyse sona Bülbülü bilmeyen gülü neyleyim Durup sual etsem işte o ara Desem dermân mısın yoksa ki yara Eğer gül cemâli düşerse zâra Başımda simsiyah kılı neyleyim Hüznüne bir devâ olsam gerektir Yanında bir ömür kalsam gerektir Yârin nazârını bilsem gerektir Keremden az olan külü neyleyim Uzanıp gözünden silmezsem yaşı Gayrı Makberî’nin zehrolur düşü O gönül sultanı o huma kuşu Onunla dolmayan solu neyleyim Makberî………11/08/2011……..21:25 |
Ustamın yüreğinden akıp gelen harika şiirini kutluyorum.
Saygılarımla...