Ding Dong
Yine de oyuncaklar vardır avuçlarımızda,
yine de rüyalarımızla emziririz oyuncaklarımızı, yine de öpüşürüz kana kana... Pencerelerimizin perdelerini ruhumuza doğru sıyırırız ansızın, bir kelebeğin mutsuzluğunu çalarız mutlu olmak uğruna, kapı zillerinden bir "an" yaratırız kendimize, "ding dong" Oyuncaklar ağlasa da görmezlikten geliriz, heyecan kasıklarımızda gizlenirken aşk da şeytanlaşır aniden, ama herşeye rağmen : "ding dong" Neyin sahte, neyin gerçek olduğunu biri fısıldamak istese de, kulaklarımızı hemen saklarız ruhumuza, duyamayalım diye. Arzularımızda kuluçkaya yatan, yine de beklentilerimizin içindeki tutkularımızdır, Yani işte bütün "ding dong"ları aslında karmaşık yapan. Kapı çalar. Ding dong... Ve karmaşanın içinde koşarken, geriye dönüp ağlarken aslında, aslında aslımızken, aslımızken aslında, yani ruhumuzun bir ayağı hep çukurdayken, yaşıyormuş taklidi yaparken yalancı nefes alıp vermelerle, ama yine de dudakların görevini yerine getireceğinden emin olarak, oyuncaklarımıza sadakatimizi bozmayarak, toprak rengi bir çarşafta daha yeni diktiğimiz begonyaların kenarında, derin derin soluk alıp vermeler gittikçe pembeleşen, bir yandan düşlerimiz acımasız bir mengenenin içinde işkence görüyorken güdülerimiz tarafından, kapı aslında çoktan çalmıştır okuduğumuz bilmem kaçıncı masalda. Dans eden tenler karmaşası, hüzün doğurmaya çalışan arzu kokulu düşünceler, an-ı, an-ın içine, an-sızın tıkıştırmaya çalışan tutkular, herşey- her şey - çoğul bir estetik istekmiş gibi, veya her bir şey, estetik bir yalanmış gibi kan ter içinde kan ter içinde kan ter içinde, düşü düşle unutmak işte, düşü düşle unutturmaya çalışmak işte, kan ter içinde, kan ve ter içinde, biliyorsunuz işte kan düşten akar, ter heyecandan, heyecan yazgıdan.. Kapı bir daha çalmaz kapı bir daha çalar yani kapının bir daha çalıp çalmayacağını yazgılar saklasın yazgıcıklardan, masaldaki sihirli sözcük "ding dong"tur aslında, geri kalanı ya da ileri kalacakları birbirine yapıştırılmış fotograf kareleridir. Ne duymak istiyorsanız hiç birini söylememişimdir aslında, buluttan kuyular yapıp, ruhuma mandallamışımdır belki de, ama o sesi duyduk mu duymadık mı , kan ter içinde, iki dudak arası bir hayalde, "ding dong. Ya öncesi ya sonrası, hani bunun sonrası... Tek anımsadığım, ne kapı zili, ne de korkularından kasıklarıma saklanmış heyecanlarım, tek anımsadığım yüzünü anımsamadığım bir oyuncağımın düşümden içeri girdiği : "ding dong"... Oktay Coşar |
bir tren bence
ben de çuf çuf diyeyim yorumumda
ding dong yerine
yoksa çuf çuf mudur hayat
bindiğimiz kaçış treninde